19 Aralık 2013 Perşembe

Tarihi Yolsuzluk ve Rüşvet Skandalı

"Gözaltına alınanlardan bazıları:
- Muammer Güler'in oğlu Barış Güler
- Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan
- Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar
- Ebru Gündeş'in kocası Reza Zerrab
- Ali Ağaoğlu
- Osman Ağca
- Taş Yapı'nın sahibi Emrullah Turanlı
- Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Arslan
- Fatih Belediye Başkanı Akpli Mustafa Demir
- Ekonomi Bakanının Özel Kalem Müdürleri M.B.K ve O.K,
- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Danışmanı Songül S.
- Çevre Şehircilik Genel Müdürü M.A.K

1 yıldır devam eden fiziki ve teknik takip süreci sonunda başlatılan soruşturmada Rıza Zarrab'ın sahte belgeler ve hayali ihracat gibi yöntemlere şüpheli para transferleri ve bakanların oğulları üzerinden Türk vatandaşlığı olmayan kişilere rüşvetle vatandaşlık verilmesini temin etme;

imar usulsüzlükleri, rant yolsuzlukları, yerel yönetimlerin imara açmadığı arazilerin rüşvetle bakanlık üzerinden illegal olarak imara açılması;

Fatih Belediyesinin sit alanındaki arazilerin bakanlığın gücünü kullanarak illegal olarak imar ve inşaata açılması;

Marmaray projesine ciddi zarar vereceği halde rüşvet karşılığında bazı arsalara imar ve inşaat izni vermek gibi suçlamalar bulunuyor." Milliyet 17.12.2013



"Türkiye'yi sarsan soruşturmada önemli gelişme. Operasyonda dosyaya nezaret etme görevi Zekariya Öz'den alındı. Dosyaya Başsavcı Turan Çolakkadı nezaret edecek.

Türkiye'yi sarsan operasyon sonrası flaş gelişme... Bu sabah 5 emniyet müdürü görevden alındı. Görevden alınmaların direkt İl Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın kanalıyla yapıldığı belirtiliyor. " Milliyet 18.12.2013


"Rasim Ozan Kütahyalı'nın seks kaseti bomba gibi düştü

Cemaat hükümet gerilimi tam gaz devam ederken polis operasyonlarını kasetler, görüntüler takip ediyor." http://www.gazete2023.com 18.12.2013

"Tüm Türkiye'nin konuştuğu rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun maliyeti ortaya çıktı. Fox Ana Haber bültenine katılan Ercan Gün, operasyonun maliyetinin 100 milyar Euro olduğunu iddia etti. Müthiş rakam, FOX TV Ana Haber Bülteni sunucusu Fatih Portakal'ı da bir hayli şaşırttı."

"İstanbul'da başlatılan rüşvet operasyonu kapsamında evinde arama yapılan Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın evinde yapılan aramada kütüphanedeki ayakkabı kutuları içerisinde 4,5 milyon dolar bulundu. Gelen fotoğraflara göre söz konusu para toplam üç ayakkabı kutusu içerisinde bulunuyor." Hürriyet 18.12.2013

"Radikal Gazetesi'nden Fatih Yağmur'un haberine göre, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in dünkü operasyonda evine yapılan baskında dikkat çekici karelerden biri de yatak odasındaki para sayma makinesiydi."

"180 milyon doların Rusya 'ya bavullarla taşınmasında kuryelik yaptığı öne sürülen Happani'nin dolar balyalarıyla çektirdiği fotoğraflar gündeme bomba gibi düşmüştü. Happani, fotoğrafları Facebook 'taki sayfasına koymuştu. Polis bu fotoğraflardan harekete geçti." Radikal 18.12.2013

"Zarrab, siyasi bağlantılarını güçlendirip, İran’a kaynağı belirsiz yüksek miktarda para transfer ederek karşılığında altın getirmeye başladı. 2012 itibariyle adli süreç başladı ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan dahil 32 kişi teknik takibe takıldı. İran’a gönderilen ve yaklaşık 10 milyar doları bulduğu belirtilen usulsüz havale işlemleri sırasında söz konusu kişilere binde 3-4 oranında rüşvet ödendiği iddia edildi. " Posta 18.12.2013


"6 müdür yardımcısı görevden alındı!

Hüseyin Çapkın'ın 2 yardımcısı, Organize Şubede görev yapan 2 müdür yardımcısı ve Mali Şubede görev yapan 2 Müdür yardımcısı mevcut görevlerinden alındı." Milliyet 18.12.2013


"Hüseyin Çapkın görevden alındı

Türkiye'yi sarsan operasyonda flaş gelişme... İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın görevden alındı." Milliyet 19.12.2013


Hükümet Kanadı
Bülent Arınç:

"Yargı gereğini yapacaktır. Bu operasyon niçin bu zamanda yapılıyor? Niçin buna benzer tehditlerin savrulması yapılıyor. Hükümetin yıpratılmak istendiğini düşünüyoruz. Eğer devlet içinde kümelenmiş bir örgüt varsa, bunları ortaya çıkarmak boynumuzun borcu olsun" dedi."

Soruşturmanın kapsamı, şüpheli sayısının çokluğu, nazara alınarak, soruşturmaya yardım etmek üzere de iki cumhuriyet savcısı daha görevlendirilmiştir. Yargı mercileri iç düzenlemeler çerçevesinde hakikatlerin ortaya çıkarılması için çalışamkta olup diyerek yaptığı işleri anlatıyor başsavcı. Rutin bir işlemdir.

Basında yer alan emniyet personelinin yerlerinin değiştirilmesiyle ilgili şu açıklama yapılmıştır. Haklarındaki görevi kötüye kullanma iddialarıyla ilgili yerleri değiştirilmiştir. Bu da basına aksetmişti.
Çok planlı, psikolojik harp benzeri bir operasyonla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim. Bunun amacı ne olabilir? Hükümetimizin yıpratılması.

Arınç cemaat sorusunun açıkça sorulmasına kızdı. Cemaat Türkiye'de büyük işler yaptı. Eğer bir alçaklık yapılmışsa bunu onların üzerine yıkmak haksızlıktır.



Ve Muhalefet Kanadı


3 bakanın çocuklarını da kapsayan operasyon Meclis'teki bütçe görüşmelerini de vurdu. MHP, rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili iddianame ortaya çıkıncaya kadar bütçenin son oylamasının ötelenmesini önerdi.


Kılıçdaroğlu’nun Twitter hesabında şu açıklamayı yaptı, "Bir zamanlar saltanat vardı, babadan oğula geçen. Günümüz Türkiye’sinde ise yolsuzluklar babadan oğula geçer oldu."

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş yaptığı açıklamada, ''Şu anda görünen temiz eller operasyonundan çok siyasi rekabete benziyor. Biz bunun temiz eller operasyonuna dönüşmesini bekliyoruz. Biz AKP ve Cemaatten yana değil adaletten yanayız. Hükümetin çıkıp soruşturmanın önünü açtığını söylemesi gerekir. Soruşturmaya müdahale doğru değildir'' sözlerini kullandı.

Yorum...

Farkındaysanız ülke gene yangın yeri, vurgun var ama ülkemizin Reis-i Cumhur'undan gene herhangi bir açıklama yok. Hakan Şükür'ün vekil olduğunu istifa ettiğinde öğrenmiştik. Bakanların istifasını beklerken sanırım sıra Abdullah Gül'e de geldi. Bu ülkenin 1 numaralı ismi Cumhurbaşkanıdır. Tarihi vurgun var ama Sayın Gül çıkıp iki cümle etmiyor. Ben bazı şeyleri hatırlatmak isterim. Cumhurbaşkanı sadece iktidar partisinin değil bütün halkın Cumhurbaşkanıdır. Bakanları ve Hükümeti sorgulamak ve hesap sormak sadece muhalefet partilerinin de görevi değildir. Akpli milletvekillerinin tutumlarını merakla bekliyorum. Her zaman olduğu gibi liderlerine biat mı edecekler yoksa milletin vekili olduklarını hatırlayıp hesap soracaklar mı göreceğiz. Bülent Arınc'ın dedikleri suçluluk psikolojisi ile hazırlanmış bir konuşmanın eseridir. Kendi içinde tutarsız, anlamsız, adaletten ve objektiflikten çok uzak bir konuşmadır.
Muhalefetin bu işe bu kadar sessiz kalmasınıda anlamış değilim. Kardeşim çıksanıza televizyon karşısına bağıra bağıra söylesenize bunların yaptığı vurgunu. Hesabını soracağız desenize ! Sizi gerçekten anlayamıyorum...

11 Aralık 2013 Çarşamba

2013 Yılı Hükümet Bütçesi

"SAYIŞTAY RAPORLARINI SAKLADILAR" 
Sayıştay raporlarının saklandığını belirten Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: "Geçen yıl ben yine Sayıştay raporları gelmedi diye bu kürsüden itiraz ettim. 132 rapor düzenlendi. Birisi bile Meclis'e gelmedi. Suçlulardan biri de kimse kusura bakmasın Türkiye Büyük Millet Meclisi koltuğunda oturan sayın Cemil Çiçek'tir. Kimse kusura bakmasın. 132 rapor. Soru önergesi verdik. Vermediler. Hangi gerekçe ile saklanır. Tertemiz olsa bütün raporları önümüze koyarlar. İçinde kirli sayfalar var. Kirlilikleri gösteren sayfalar var. Yürütme organı, yasama organına hesap vermek istemiyor. Bunun için sakladılar."
“1 TRİLYON 678 MİLYAR KAYNAK KULLANILDI, 4,8 BÜYÜMEK İÇİN”

4.8 büyümek için kaç lira kaynak kullanıldığını soran Kılıçdaroğlu, “2003-2013 arasında bu hükümetlerin kullandığı kaynak, 133 milyar dolar iç borç kullandılar, 2013’ün ilk 6 ayı için, 238 milyar dolar dış borç kullandılar, 2013’ün ilk 6 ayı için, 50,5 milyar lira özelleştirme yaptılar, 2013’ün Kasım ayı itibariyle, 1 trilyon 257 milyar dolar vergi topladılar, Ekim 2013 itibariyle. Toplam 1 trilyon 678 milyar kaynak kullanıldı, 4,8 büyümek için” açıklamasını yaptı.

BAŞBAKAN'A HODRİ MEYDAN
Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
Başbakan’a hodri meydan diyorum. Onun ve benim katılacağım sadece ekonomi konularının konuşulacağı bir televizyon programına davet ediyorum kendisini. Son zamanlarda bir şey çıktı “elimde belge var açıklayacağım" Daha önce de Kabataş’ta 40 kişinin türbanlı bir kadına saldırdığını söylemişti. Bekledik belgeleri açıklayacak diye. Çünkü bir Başbakan’a yakışan odur. Bu iktidar döneminde caminin imamını 8 saat terörle mücadele şubesinde tutmak hangi vicdanın işidir. Elinde belge varsa neden açıklamıyorsun.
“Elimde belge var açıklarım” diyor hala… Senin belgelerini gördük biz. Tıpış tıpış gittin 25 Ağustos 2004’te MGK’nın altına imza attın. Ne dendiler “efendim o zamanın şartları öyleydi.” O zaman neden Erbakan’a söylendin “Neden dik durmadın” diye. Halkı ilgilendiren belge suç değildir. Veren suçludur ama yayınlayan suçlu değildir. Dünyada hiçbir yerde bir gazeteci gizli belge yayınladığı için hapse girmemiştir.  Bunların iktidarında Türkiye’de girebilir mi. Girebilir. 2004’teki belge için suç duyurusunda bulundunuz ve yayınlayanları vatan haini ilan ettiniz. Peki 28 Şubat belgeleri yayınlandığında neden ses çıkarmadınız…
GEZİ ELEŞTİRİSİ
Gençler eylem yaptı, Dünya'da heryerde gençler eylem yapar. Gezi eylemlerinde söylemediği yapmadığı kalmadı Başbakan'ın. Gencecik çocuklar pet şişe, su şişesi, karanfil, çadırlarını yaktınız o çocukların. Fiyakasını bozdular. Mizahla bozdular. Gezi olayları, Türkiye demokrasi tarihine vurulmuş silinmez bir damgadır. Bizim gençlerimiz, idam sehpalarından geçtiler. Yaşları büyütüldü yılmadılar, senin polisinden mi korkacaklar? Onlar tarih yazdılar. Korkan burda oturan Başbakan. 7 kişi öldü, 10'dan fazla kişi gözünü yitirdi. Ne diyor Başbakan, otobüsler gitti diyor. Onun göze insanda değil, seramiklerde. Ölenlerden ayrım yapmadık, onu da dahil ettik. Mala acıyacağına biraz cana acısan. 14 yaşındaki Berkin Elvan, komada. Bu gariban çocuk 14 yaşında. Beyefendinin aklı malda. Bu düşünceyi anlamak mümkün değil.

EL KAİDE İLE İŞBİRLİĞİ YAPIYORSUN
Kılıçdaroğlu, "Yasa dışı örgütlere silah sağlamak, bu hükümetin meşruiyetini tartışma konusu yapmaz mı? El Kaide ile işbirliği yapıyorsun. Suriye’de akan her damla kanın sorumlusu bu hükümettir. Ömer El Beşir’i sen hangi gerekçe ile Türkiye’ye getirdin altına kırmızı halı serdin" dedi.
SEN BU ÜLKEYE SAMAN İTHAL EDEN BİR BAKANSIN
Çiftçinin de sıkıntı içinde olduğunu belirten ve "Dünyanın en pahalı akaryakıtını, gübresini, ilacını satıyorsunuz bu çiftçiye. 34 milyon hektar arazi 2002'den bu yana ekilmiyor. İki Trakya büyüklüğünde. Niye ekilmiyor? Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in oturduğu yerden Kılıçdaroğlu’na itiraz etmesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Sayın bakan kusura bakma sen bu ülkeye saman ithal eden bir bakansın. Bu ülkenin toprağı mı yok? Kalkmışsın orada konuşuyorsun. " diyerek Bakan Mehdi Eker’e tepki gösterdi. Sayın Başbakan, siz Niğde'ye gittiğinizde patatesin fiyatını sordunuz mı? Siz saman ithal ettiniz. Siz 21. yüzyılın Türkiye'sinde saman ithal ettiniz. Bizim meramız mı yok? Hollanda Konya'dan küçük, bir yılda 80 milyar dolarlık tarım ihracatı yapıyor. Tarımı da öldürdük. 2002 yılında tarımda kullanılan arazi miktarı 3 milyon hektar azaldı. Balıkesir'e besicilere gidin. İşsizlik.. Türkiye'nin en temel sorunlarından biri işsizliktir. İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır.
DÜNYANIN EN ZENGİN SİYASETÇİSİ OLDUN
Ne diyordu? 'Yırtık ayakkabı ile siyasete girdim' diyordu. Şimdi dünyanın en zengin başbakanlarından birisi. Ben yırtık ayakkabı ile siyasete girmedim. Göreve başladığım andan itibaren, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı da dahil, Sayın Başbakan'dan daha fazla aylık aldım. Ama ben böyle dünyanın en sayılı, en zengin kişilerinden biri değilim. Milletvekili seçildiğim gün de mal varlığımı internet siteme koydum. Çünkü tamamı benim alın terimin eseriydi."
Başbakan gittiği illerde sıkıyönetim ilan ediyor.
Başbakan parlamentoya bile 150 koruma ile geliyor. Bence bakanları dışarı çıkartın korumalarla beraber oturun.
Kenan Evren bile böyle yapmadı. İstihbarat ile devlet yönetilmez. Devleti yönetecek insanın kalbinde önce insan sevgisi olmalı.
"Sadece devlet değil vatandaş da gırtlağına kadar borçlandı. Merkez bankası kesinlikle özerkleştirilecek. Kesin hesap Komisyonu kurulmalı. Bütçeyi tartışacak bir komisyon. Onun başkanlığı da Mutlaka muhalefete verilmeli İktidar hesap vermeli. Siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. El kaldırıp indirme mekanizmasının dışına çıkaracağız bu Parlamento'yu"
Adalet Bakanlığı verilerine göre ekonomik krizin ardından 2002 yılında icra dosyası sayısının 8 milyon 266 bin olduğunu, 2012 sonunda ise bu rakamın 21 milyon 6 bine çıktığını söyleyen Kılıçdaroğlu, esnafın borç batağı içinde olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Siz hiç dünyada icra dairelerini törenle açan bir iktidar duydunuz mu? Vatandaşın boğazını sıkmak için icra dairesi açıyorsunuz, Bakanlar gidiyorlar törenle icra dairesi açıyorlar. Ne diyeyim ben? 2002'de kaç icra dairesi vardı, şimdi kaç icra dairesi var gidin bir araştırın. Sayının ikiye katlandığını göreceksiniz.
Türkiye'de vatandaşın borcunun giderek arttığını, 2002 yılında bankalara olan borcun 6.6 milyar lira, 2013 yılı Ekim ayında ise bu borcun 322 milyar liraya çıktığını söyledi. 
Kılıçdaroğlu, 4+4+4 kesintisiz eğitim uygulamasını eleştirerek, bu uygulamanın hiçbir planda ve programda olmamasına, Bakanlar Kurulu'nda görüşülmemesine karşın, eğitimci olmayan 5 AK Parti milletvekilince hazırlandığını ifade etti. 5 Milli Eğitim Bakanı değiştirdiler, her bakan ayrı telden çaldı.
Japonya'nın milli gelirinin Türkiye'nin 7,5 katı olduğunu, ama Türkiye'nin dolar milyarderi sayısının ise bu ülkenin iki katı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, burada bir yanlışlık olduğunun sorgulanmasını istedi.
http://www.youtube.com/watch?v=mRZ9bBqc0MY Konuşmanın tamamını izlemek isteyen arkadaşlar için linki verdim. 1 Saatinizi ayırmınızı öneririm gerçekten harika bir konuşma.

29 Kasım 2013 Cuma

Sorun İktidar Sorunu Değil Devlet Sorunu

           Ulkemin en buyuk sorunu iktidar yada hukumet degil devlet sorunudur. İktidarlar gelip gecer, hukumetler kurulur dagilir, A kisi gider B kişisi gelir bu demokrasinin bir parcasidir ve dogaldir. Ama devlet cok uzun yillar ayni kalir, yavaş degisir, az dönüsür. Bugün meclisden rast gele bir vekil cevirip Türkiye'yi 20 yıl sonra nerde goruyorsun de cevap veremez cunku bunlar once kendi koltuklarini sonra onundeki seneyi dusunur. Devletin kisa ve uzun vadeli planlari olur bu gerek egitim olsun gerek sağlik gerek askeri gerek ekonomi olsun planlari olur. Gelen iktidarlar ise bu planlarin uygulanis sureleri, uygulanis sekli, ayrilan butce gibi seyleri düzenler. Yani olması gereken budur. Ulkemizde ise her gelen iktidar bunlari tekrar planlar degistirir donusturur yeni model uygular. 5 sene sonra baskasi gelir yapilanlari begenmez yeni plan yapar bu kısır döngü boyle devam eder. Sonuç ? Bir arpa boyu yol alamayiz.
             Devlet- İktidar ayrimini yapmamiz gerekiyor. Mesela "Vali", valiler iktidarin valisi degil devletin valisidirler. Mesela "Polis", basbakanin polisi degil devletin polisidirler. Ogretmenler, doktorlar, kamuda calisanlar iktidar yalakasi olmak zorunda değiller cunku onlar devlet memurudur. Burdan nereye varmak istiyorum: Eğer her gelen iktidar devlet kademelerine hak edeni degilde kendi yandaslarini yerlestirirse ona "Benim valim" de diyebilir " gel olum, takla at olum" da diyebilir. Kazanan kisiler olur, halk gene kimsenin umrunda olmaz. Sonra baska bir iktidar gelir o kişileri tasfiye eder bu sefer o kendi adamlarini yerlestirir sonuç olarak tekrar kısır döngüye girilmiş olur.
              Devlet çalisanı iktidar yanlısı olmak zorunda değildir "aman ben iktidar hakkında böyle dersem, isimden olurum, koltugumdan olurum, sürülurüm" derdine dusmemeli, ben eğer işimi iyi yapmazsam bunları dusunmeye baslarim olmali dogrusu. Bizde boyle bir sıkıntı olmadıgı icin istersen iyi ogretmen olma, doktorken yanlis tedavi uygula, memursan halkin suratina bakma, calisanina kotu davran ne yaparsan yap memursun kafan rahat kovulma derdin yok en fazla sürülürsün.
               Duzen boyle gelmis boyle gidiyor bunu degistirmek isteyen de yok. Bu yuzdendir ki ne egitim de istikrarı ve basariyi sagladik ne teror olayini cozebildik ne saglik sektoru rayina oturdu. Hep gunu kurturma cabalari 3 aylik 5 aylik projeler seneyi kurtarma zamlari Cumhuriyet tarihi boyunca ( Ataturk donemi haric ) bu boyle suregeldi.
             Bu kadar duzensizlik icinde duzen saglanabilir mi ? Halk tekrar devlet olgusuna guvenip inanir mi ? Bu ancak köklü reformlar, duzenlemeler ve degisikliklerle mumkun olabilir.

20 Kasım 2013 Çarşamba

Akp ve Kabineye Müebbet Hapis İstemiyle Suç Duyurusu

           BAŞBAKAN VE AKP HÜKÜMETİ İÇİN, TCK NIN 302.MADDESİNİ İHLAL DEN YARGIYA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULDU... Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak TCK MADDE 302. "- (1) Devletin topraklarının tamamını veya 

bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği 

altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatmak 

amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir."

         Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Barzani buluşmasında söylediği "Kürdistan" sözü yargıya taşındı. Başbakan Erdoğan ve kabine üyeleri hakkında, Emekli Tabip Binbaşı Hayri ÇELİK tarafından müebbet hapis istemiyle şikayette bulunuldu.

          Bir vatansever başbakanı vatana ihanetten yargıya taşıdı. Olur mu ?, Şuç sayılıp dikkate alınır mı ? , Şikayet dilekçesi yine yürekli bir Cumhuriyet Savcısı  tarafından işleme alınır mı? Orası malum. Ama bu baş kaldırış ülkemin geneline yayılırsa bu şikayetler artarsa ancak o zaman bir şeyler değişebilir. Bunlar ülkeyi babasının malı zannediyorlar. Bunun sebebi ise uzun süredir iktidar olmaları 10 seneden sonra böyle zıvanadan çıkmalar malesef oluyor. Bunun benzerlerini İsmet İnönü, Adnan Menderes ve Turgut Özal'da yaşadı. Bu kadar güç elde edince ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Bunun önüne nasıl geçilir ? Demokratik eylemler, suç duyuruları, protestolar ve mizah güzel bir yol fakat çözüm değildir. Kesin çözüm ise sandık da bunların ağzının payını vermektir. Halka anlatmak gerekir tane tane bıkmadan usanmadan anlatmak, yurdu karış karış gezmek gerekir Akp'nin bu ülkeye neler kaybettirdiğini ve kaybettirmeye devam ettiğini. Artık insanlar bunlar sözde dindar olduğu için oy atmamalı çünkü dindarlık namaz kılarken çalıp çırpmak ülkeyi parça parça satmak yabancılara peşkeş çekmek midir ? Yoksa vatan haini bir pkklı ile seçim pazarlığı yapmak mıdır ? Daha 50 tane şey sayarım da zaten bunları sureklı anlatıyorum tekrara girmeyeyim. 


       Ülkeyi parça parça satmak bu suç duyurusuna dahil edilebilir mi? yada bir terör örgütü lideri ile pazarlık yapmak ? yada haksız kazanç elde etmek ?

15 Kasım 2013 Cuma

1999-2002-2004-2007-2009-2011-2014 Seçimleri ve Önemli Olaylar

                                             1999 SEÇİMLERİ

                18 Nisan 1999 günü yapılan genel ve yerel seçimlerde Bülent Ecevit'in DSP'si oyların %22.18'ini alarak birinci parti oldu ve 136 milletvekilliği kazandı. (MHP:129, FP:111, ANAP:86, DYP:85, Bağımsızlar:3). Sol oyların bu şekilde DSP'de toplanması CHP'yi askeri darbeler dönemi dışında ilk defa meclis dışına itti. CHP %8.71 oy almış ancak %10 barajını geçemediği için TBMM dışında kalmıştı. Seçimlerden sonra koalisyon pazarlıkları başladı ve 28 Mayıs 1999'da Bülent Ecevit başbakanlığında DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti kuruldu.
                2002 yılının Mayıs ayında başbakan Bülent Ecevit rahatsızlandı. Ekonomik gidişat zaten kriz nedeniyle iyi değildi. Ekonomi, krizden sonra ABD'den getirilen iktisatçı Kemal Derviş'e teslim edilmişti. Başbakanın sağlık durumunun bozulması koalisyonda sarsıntıya neden oldu. Yaz aylarında koalisyon ortağı MHP, kendisinin bulunmadığı hükümet modelleri konuşulmaya başlanınca 3 Kasım 2002'de erken seçime gidilmesini talep etti. TBMM Ağustos ayında toplanarak hem 3 Kasım'da erken seçim kararı aldı hem de Avrupa Birliği uyum yasalarını çıkardı.


1999 Genel Seçimleri

                                                                 1999 Yerel Seçimleri


                                                          2002 SEÇİMLERİ


              3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan'ın başında olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidara geldi. AKP seçimlerde yüzde 34.4 oy oranıyla 363 milletvekilliği kazanırken CHP yüzde 19.39'la 178 milletvekilliğinde kaldı. Kalan milletvekilliklerini bağımsızlar kazandı. Diğer partilerin hiçbiri yüzde 10 barajını aşamadı. TBMM yalnızca iki partiden oluşuyordu.

            İktidardaki AKP'nin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi yasak olduğu için hükümeti AKP Kayseri milletvekili Abdullah Gül kurdu. Aralık ayında Yüksek Seçim Kurulu Siirt ilindeki seçimleri bağımsız milletvekili Fadıl Akgündüz'ün yolsuzluk iddiaları yüzünden iptal etti ve 1 AKP, 1 CHP, 1 de bağımsız 3 milletvekilinin üyeliği düştü. 9 Mart 2003'te bu ilde seçimler yenilendi ve 3 milletvekilliğini de AKP kazandı. Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasağının kalkması için mecliste yapılan anayasa değişikliğine CHP destek verdi. Erdoğan, 9 Mart'ta Siirt'ten milletvekili seçilerek 15 Mart'ta başbakanlık koltuğuna oturdu.



                                                  2004 YEREL SEÇİMLERİ

                            28 Mart 2004 Yerel Seçimleri'nde AKP %41 oy alırken CHP %18, MHP %10, DYP %9, SHP %5 oy almıştır. İllerin büyük çoğunluğunda belediye başkanlıklarını AKP kazandı. AKP, 12’si büyükşehir olmak üzere 58 ilde, CHP ise 2’si büyükşehir olmak üzere 8 ilde belediye başkanlığı kazandı. 
       Antalya, Gaziantep ve Kocaeli büyükşehir belediye başkanlıklarını kaybeden ana muhalefet partisi CHP’de iç tartışmalar yaşandı.
         2004 yılında kadrolarda da önemli değişimler oldu. Türk siyasetinin duayenlerinden Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan, aktif siyasetten çekildi. MİT-Alaattin Çakıcı ile ilişkisi iddialarıyla ilgili olarak uzun süre tartışmaların odağı olan Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, yaş haddinden emekliye ayrıldı. 



          CHP 2007 Nisan ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın adaylığına şiddetle karşı çıktı ve bu yolda bütün anayasal haklarını kullanacağını belirtti. 24 Nisan 2007 günü AKP cumhurbaşkanı adayı olarak Abdullah Gül'ü belirleyince CHP bu konuda uzlaşılmadığı için TBMM'de yapılacak seçimi Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıkladı. 27 Nisan 2007 günkü oylamada 367 milletvekili yeter sayısı bulunamayınca CHP, mahkemeye başvurdu. Aynı gece Genelkurmay Başkanlığı 23:15'te laiklik ile ilgili sert bir açıklama yaptı.



         Anayasa Mahkemesi, 1 Mayıs 2007 günü CHP'nin talebini kabul ederek cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasını iptal etti. Bu gelişmeler üzerine cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda taktik değiştiren AKP, Anavatan Partisi ile uzlaşarak erken seçime gidilmesi ve cumhurbaşkanını 5+5=10 yıllığına halkın seçmesi gibi değişiklikleri önerdi. Deniz Baykal ise erken seçim kararını desteklemesine rağmen, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini onaylamadığını belirterek yeni cumhurbaşkanını, yeni meclisin seçmesi yönünde taleplerde bulundu. Genel seçimlerin 22 Temmuz 2007'de yapılması kesinleştikten sonra solda güçbirliği arayışları hızlandı ve 17 Mayıs 2007 günü CHP ve DSP Genel Başkanları Deniz Baykal ve Zeki Sezer seçimde güçbirliği yapacaklarını açıkladılar.



                                                         2007 SEÇİMLERİ

         22 Temmuz 2007 seçimlerinde CHP'nin oyları % 20.88'e çıktı. Buna karşın iktidardaki AKP oyların % 46.58’ini alarak, 341 milletvekilliği kazandı. CHP'nin kazandığı milletvekilliği sayısı 112 idi ve bunların 13’ü DSP’li isimlerdi, ayrılmaları ile CHP yeni döneme 99 milletvekili ile başladı. (AKP:341, CHP:112, MHP:71, DTP:20, Bağımsızlar:6)


          Ülkeyi 22 Temmuz seçimlerine taşıyan cumhurbaşkanı seçememe sorunu devam ediyordu. Seçimden güçlenmiş bir biçimde çıkan AKP, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül adı üzerinde bir defa daha karar kıldı. Seçimde barajı geçen MHP’nin oylamalara katılacağını açıklaması ile de 367 milletvekili yeter sayısı sorunu çözüldü. CHP’nin boykot ettiği oylamaların üçüncüsünde, 28 Ağustos 2007’de AKP Kayseri milletvekili Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. cumhurbaşkanlığına seçildi.

21 Ekim 2007 tarihli referandum ile birlikte yürürlüğe giren anayasa değişiklikleri uyarınca genel seçim süresi 5 yıldan 4 yıla indirildi.

       Adalet ve Kalkınma Partisi kapatma davasıYargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, AK Parti'nin "laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği" gerekçesiyle, partinin kapatılması ve ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dahil 71 kişinin 5 yıl süre ile siyasetten uzaklaştırılması istemiyle hazırladığı iddianame Anayasa Mahkemesi'ne 14 Mart 2008'de sunulmuş olup, Anayasa Mahkemesi iddianameyi 31 Mart 2008 günü kabul etmişir. 16 Haziran günü Adalet ve Kalkınma Partisi esas hakkindaki savunmasini vermiştir. 30 Temmuz 2008 tarihinde kamuoyuna yapılan açıklamada, partinin temelli kapatılmaması, fakat hazine yardımının belirli bir oranda kesilmesi kararına varılmıştır. 6 üye kapatılması, 5 üye kapatılmaması yönünde oy kullanmışken, hazine yardımının kesilmesi hakkındaki oylamada 11 üyenin 10'u kesilmesi yönünde oy kullanmıştır.




                                            2009 YEREL SEÇİMLERİ

               2009 yılı yerel seçimlerinde AKP %38 oy alırken CHP %23, MHP %16, DTP %5, SP %5 oy almıştır.


        Kamuoyunda ''demokratik açılım'' olarak nitelenen çalışmalar ve bu kapsamda yaşanan tartışmalar 2009'un ikinci yarısında uzun süre Türkiye gündeminde yer tuttu.

        Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının DTP'nin kapatılması istemiyle 16 Kasım 2007'de açtığı dava sonuçlandı. Anayasa Mahkemesi, ''eylemleri yanında, terör örgütüyle olan bağlantıları da değerlendirildiğinde devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği'' gerekçesiyle DTP'nin kapatılmasına oy birliğiyle karar verdi. Parti Genel Başkanı Ahmet Türk ile Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk'un da aralarında bulunduğu 37 kişiye siyasi yasak getirildi. Türk ve Tuğluk'un milletvekilliğinin düşmesine de karar verildi.
AK Parti 3. Olağan Büyük Kongresi'nde Recep Tayyip Erdoğan genel başkanlığa yeniden seçildi.
Devlet Bahçeli, MHP 9. Olağan Büyük Kurultayı'nda genel başkanlık görevini yeniden üstlendi.
DSP'de ise Zeki Sezer'in istifasının ardından yapılan olağanüstü kurultayda genel başkanlığa Masum Türker seçildi. Partinin kurucu genel başkanı Rahşan Ecevit ise DSP'den istifa etti. Kurucuları arasında Rahşan Ecevit'in de bulunduğu Demokratik Sol Halk Partisi (DSHP) Türk siyasi yaşamına katıldı. Partinin kurucu genel başkanlığını gazeteci Hulki Cevizoğlu üstlendi.
Eski bakanlardan Abdüllatif Şener'in genel başkanlığını üstlendiği Türkiye Partisi de Türk siyasi yaşımında yerini alan bir başka parti oldu.


DP ve Anavatan Partisi DP çatısı altında birleşti, genel başkanlığını Hüsamettin Cindoruk üstlendi. Eski başbakanlardan, Rize Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz da partiye katıldı.
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişi, bulundukları helikopterin Kahramanmaraş yakınında düşmesi sonucunda yaşamını yitirdi.


             2009 yılının son aylarında greve başlayan Tekel işçileri, yıl boyunca yaptıkları eylemlerle seslerini duyurmaya devam ettiler. Eylem, uzlaşma sağlanamaması ve işçilerin sağlıklarıyla ilgili endişelerin ciddi boyutlara ulaşması nedeniyle sıkça tartışıldı.
          22 Mayıs 2010'ta yapılan 33. Olağan Kurultay'da Kemal Kılıçdaroğlu 1249 delegenin 1200'ünün imzasıyla tek aday olarak seçime girdi ve kullanılan 1197 oyun geçerli olan 1189'unu alarak CHP'nin 7. genel başkanı oldu.
         12 Eylül 2010 halkoylamasında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin istediği sonuç çıktı. Anayasa değişiklikleri %58 oranla kabul edildi, Hayır oyları %42 de kaldı. 
         32 yıl sonra ilk kez Taksim meydanında kutlanan 1 Mayıs, hem halktan hem de medyadan büyük ilgi gördü.

                                                        2011 GENEL SEÇİMLERİ
     2011 yılı seçim sonuçları ise AKP %49 oy oranıyla tek başına iktidar olmayı sürdürmüş ve 325 milletvekiline sahip olmuştur.. CHP %25 oy oranıyla 135 milletvekili ile ana muhalefet de kalmıştır. MHP ise %13 oy alarak 53 milletvekiliyle meclise girmiştir. Bağımsızlar ise %6,5 oy alarak ve 35 milletvekilliği  kazanmışlardır.



                  Seçim sonrasının en önemli olayı ise CHP'den 2, MHP'den 1, BDP'den ise 5 tutuklu milletvekilinin YSK'nın " milletvekili olabilir, hiçbir sakınca yoktur." kararına rağmen serbest bırakılmamaları ve meclis kürsüsünden yemin etmemeleridir. CHP milletvekilleri meclis açılışına katılmalarına rağmen yemin etmeyerek tutuklu vekillerin serbest bırakılmamalarını protesto etmişler, BDP'leri vekiller ise meclisi boykot etmişlerdir.
          Askeri uçakların katıldığı operasyonda Uludere'de 35 köylünün ölümüne neden olan hava bombardımanı büyük eleştiri aldı. Mazot kaçakçılığı yapan köylüler Irak sınırları içinde Türk Hava Kuvvetlerine ait jet ile bombalanmış ve 28 kişi aynı aileden olmak üzere toplam 35 kişi yaşamını yitirmişti. 
        2012 yılında eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, hakkında başlatılan soruşturma kapsamında tutuklandı. Başbuğ, adliyeden çıkarılırken, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten tutuklandı. Takdir yüce Türk milletinindir" dedi. Başbuğ, Silivri cezaevine konuldu.
       Suriye, Türk uçağını düşürdü.  "Uçağımızın Suriye tarafından düşürüldüğü anlaşılmıştır. Türkiye, olayın tam olarak aydınlatılmasının ardından, nihai tavrını ortaya koyacak, atılması gereken adımları kararlılıkla atacaktır" denildi.
        Afyonkarahisar'da askeri mühimmat deposunda patlama meydana geldi. Tasnif sırasında meydana geldiği ve iş kazasından kaynaklandığı bildirilen patlamada, 25 asker hayatını kaybetti, 15 asker yaralandı.
        CHP Tunceli milletvekili Hüseyin AYGÜN, Tunceli-Ovacık Karayolunu kesen PKK’lılar tarafından kaçırıldıktan sonra iki gün sonra serbest bırakıldı.
         

                                                  2014 Yerel Seçimleri

  •  Ortaköy’deki 142 yıllık tarihi Galatasaray Üniversitesinde meydana gelen yangın sonucu, bina büyük oranda kullanılamaz hale geldi. 
  • Ankara’da Amerika Büyük Elçiliğine yapılan bombalı saldırı sonucu, canlı bomba dahil 2 kişi öldü. 
  • Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde düzenlenen bombalı saldırı da 40 kişinin öldüğü, yaklaşık 100 kişinin yaralandığı açıklandı. 
  • Taksim’in yayalaştırılması projesi kapsamında ağaçların sökülmesine engel olmak isteyen gençlerin çadırları sabaha karşı düzenlenen bir operasyonla yakıldı-yıkıldı. Bu olay günlerce sürecek “GEZİ PARKI” eylemlerinin başlangıcı oldu.
  • Başbakan Erdoğan, demokratikleşme paketini açıkladı. Baş örtüsü yasağı ve Andımız kaldırıldı.
  • Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında göz altına alınan, İçişleri Bakanı Muammer Gülerin oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayanın oğlu Kaan Çağlayan, Halk Bankası Genel Müdürü ve İşadamı Reza Zarrab çıkarıldıkları mahkemece tutuklandılar. 

      İş Adamı Zarrab, siyasi bağlantılarını güçlendirip, İran’a kaynağı belirsiz yüksek miktarda para transfer ederek karşılığında altın getirmeye başladı. 2012 itibariyle adli süreç başladı ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan dahil 32 kişi teknik takibe takıldı. İran’a gönderilen ve yaklaşık 10 milyar doları bulduğu belirtilen usulsüz havale işlemleri sırasında söz konusu kişilere binde 3-4 oranında rüşvet ödendiği iddia edildi. Sonucunda 3 Bakan istifa etti ve kabinede değişikliğe gidildi.



            Bir akşam sosyal medya patladı: Tayyip Erdoğan'ın Ses Kaydı. Youtube'a yüklenen Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen bir konuşma kaydı yayınlandı. Konuşmanın içeriği ise Bilal'in elinde kalan paranın nasıl değerlendirileceği yönündeki 5 telefon konuşması medyaya servis edildi. Bu konuşmada rüşvet yada Yolsuzluk sonucu elde edilen paranın nasıl aklandığı ortaya çıktı. Tapelerden Recep Tayyip Erdoğan ve sülalesinin yaklaşık 100 milyar dolar parayı nasıl çaldıkları ve akladıkları ortaya çıkmıştı.




         2014 Yerel Seçimlerine herkes bir başka umutla bakıyordu. İddialı adaylar, reklam filmleri, kavga gürültü ve sonuç; genel olarak hiç bir şey değişmedi hatta iktidar oylarını arttırdı. Bu kadar yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık ve ülkeyi savaşa sokmaya çalışan bir hükümete karşı halkın tepkisi destek oldu. Akp açısından seçim sonuçları acısından kesin bir zaferle ayrıldığını söyleyebiliriz.  Ankara seçimleri ise şaibeli bir seçim oldu. Oy çaldılar, oy kaçırdılar, yaktılar, sakladılar, saydırmadılar saymakla bitnez. Melih Gökçek koltuğunu korumak için her türlü pisliğe bulaştı. 
         2014 Seçimlerinin genel değerlendirmesini yaparsak ise Akp 2009 seçimlerindeki %38,8'lik oyunu %47,86 ya çıkarmış 49 il 560 ilçe kazanmıştır. Chp 2009 yerel seçimlerindeki %23,1 olan oyunu %28,62 ye çıkarmış ve 13 il 163 ilçe kazanmıştır. Mhp 2009 yerel seçimlerindeki %14,66 olan oyunu %15,9 a çıkarmış ve 8 il 102 ilçe kazanmıştır. Bdp 2009 yerel seçimlerindeki %5,4 oyu bu seçimde %4,4 e düşmesine rağmen 10 il 66 ilçe kazanmıştır.



14 Kasım 2013 Perşembe

1977-1979-1983-1987-1989-1991-1995 Seçimleri ve 12 Eylül 80 Darbesi

                                                                1977 SEÇİMLERİ

                 5 Haziran 1977 günü yapılan Milletvekilliği Genel Seçimleri'nden CHP buruk bir zaferle çıktı. Cumhuriyet Halk Partisi oyların % 41.3’ünü alarak 213 milletvekilliği kazandı. AP % 36.8 oy almış ve 189 milletvekili kazanmıştı (CHP:213, AP:189, MSP:24, MHP:16, CGP:3, DP:1, BĞM:4). Senato üçte bir yenileme seçimlerinde ise CHP:28, AP:21, MSP:1 senatörlük kazandılar. Ecevit ve CHP çok güçlenmişti ancak matematiksel tablo CHP'ye tek başına hükümet kuracak çoğunluğu vermiyordu. 14 Haziran 1977'de hükümeti kurma görevini alan Bülent Ecevit, 21 Haziran 1977 günü azınlık hükümetini kurdu. Hükümet 3 Temmuz günü yapılan güvenoylamasında yeterli oyu alamayınca Ecevit istifa etti. Hükümeti kurma görevini alan AP Genel Başkanı Süleyman Demirel 21 Temmuz günü MHPMSP ve Demokratik Parti ile II. Milliyetçi Cephe hükümetini kurdu. Ülke çok sıkıntılı günler yaşıyordu. Ekonomi öyle bir darboğaza girmişti ki, en basit ihtiyaç maddeleri bile karaborsaya düşmüştü. Zamlar, devalüasyonlar birbirini izliyordu. Enerji sıkıntısı had safhadaydı. Türkiye ithal malların parasını ödeyemez haldeydi. Döviz bulunamıyordu. Financial Times gazetesi 25 Kasım günü durumu şöyle özetliyordu: Türkiye iflas etmiş bir ülkedir. Öte yandan anarşi ve terör artarak sürmekteydi ve toplumsal kutuplaşma can almaya devam ediyordu. Bu şartlar altında 11 Aralık 1977 günü yapılan yerel seçimlerde CHP % 41.7 oy alarak 41 il merkezinin belediye başkanlığını kazandı. Milliyetçi Cephe'nin büyük ortağı AP ise % 37.1 oy aldı ve 15 il merkezini kazanabildi.


1977 Genel Seçim Sonuçları


                                                            1977 Yerel Seçim Sonuçları

         Seçimlerde başarılı olan CHP'nin genel başkanı Bülent Ecevit 22 Aralık günü hükümet hakkında bir gensoru verdi ve yılın son günü olan 31 Aralık 1977'de II. Milliyetçi Cephe hükümeti 218 güvenoyuna karşı 228 güvensizlik oyu ile düşürüldü. Hükümeti kurma görevini cumhurbaşkanından alan Bülent Ecevit Cumhuriyetçi Güven PartisiDemokratik Parti ve bağımsızların desteğiyle 5 Ocak 1978'de hükümetini kurdu. Ecevit, ekonomi ve devlet yapısında bir enkaz devraldıklarını ve çetin bir dönemden geçeceklerini belirtti.

                                                           1979 ARA SEÇİMLERİ

               14 Ekim 1979'da yapılan milletvekili ara ve senato üçte bir yenileme seçimlerini AP kazandı. Açık bulunan 5 milletvekilliğinin tümünü ve 33 senatörlüğü Adalet Partisi kazandı, CHP 12 senatörlük kazanabildi. CHP'nin oyları % 41'den %29'a düştü. 16 Ekim'de başbakan Ecevit istifa etti. Hükümeti kurma görevini alan Süleyman Demirel 12 Kasım 1979'da azınlık hükümetini kurdu.
             1980 yılı Tariş olayları ve ekonomik önlemler içeren 24 Ocak Kararları ile başladı. Cinayetler, boykotlar ve ekonomik zorluklarla dolu günler birbirini izliyordu. Mayıs ayında Çorum'da olaylar çıktı ve 48 kişi hayatını kaybetti. Terör; genç, siyasi, aydın, yazar, sağcı ve solcu demeden can almayı sürdürüyordu. Öyle ki, 1980 yılında meydana gelen 10,000 terör olayında yaklaşık 2 bin insan ölmüştü. Bu arada 6 Nisan 1980'de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresi bitmişti. TBMM bir türlü yeni cumhurbaşkanını seçemiyordu. Turlar birbirini izliyor ancak sonuç alınamıyordu. Bunca karışıklık içinde bir de ülke başsız bırakılmıştı.



                                                     12 EYLÜL 1980 DARBESİ

           12 Eylül 1980 sabahı Türk halkı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sesi ile uyandı. Ordu yönetime el koydu ve TBMM, hükümet ve anayasa feshedildi. Tüm yurtta sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Siyasi partilerin, derneklerin ve sendikaların etkinlikleri durduruldu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve kuvvet komutanlarının oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi ülkenin tek hakimiydi. CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve AP Genel Başkanı Süleyman Demirel Gelibolu'daki Hamzaköy tesislerinde gözetim altına alındı. MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve MHP Genel BaşkanıAlparslan Türkeş ise İzmir-Uzunada'ya gönderildi.



             12 Eylül askeri yönetimi ülkedeki tüm siyasi etkinlikleri yasaklamıştı. Çok sayıda gözaltılar ve siyasi davalar yaşandı. Bu arada yeni anayasanın hazırlıkları da sürüyordu. Nihayet 7 Kasım 1982'de anayasa halk oylamasına sunuldu ve % 91.3 oyla kabul edildi. Aynı oylamayla Millî Güvenlik Konseyi (MGK) ve Devlet Başkanı Kenan Evren de 7. cumhurbaşkanlığına seçildi. Seçimlerin 6 Kasım 1983'te yapılacağı açıklandı ve 1983 yılı ortalarında siyasi faaliyetler serbest bırakıldı, ancak MGK işleri sıkı tutuyordu. Partiler kurulurken MGK'ya kurucuları veto etme yetkisi verildi.

                                                      1983 SEÇİMLERİ

               Seçimlere sadece Turgut Özal'ın başında bulunduğu ANAPNecdet Calp'in başında bulunduğu Halkçı Parti ve Turgut Sunalp'in Milliyetçi Demokrasi Partisi katılabildi. 6 Kasım 1983 seçimleri sonucunda ANAP % 45 oy alarak tek başına iktidara geldi ve Turgut Özal yeni hükümeti kurdu (Milletvekili sayıları: ANAP:212, HP:117, MDP:71).






24 Mart 1984 yerel seçimlerini de ANAP kazandı. Ancak bu defa SODEP ( Erdal İnönü'nün partisi)  ve DYP de seçimlere katıldı. SODEP, ANAP'ın ardından ikinci sırayı aldı. CHP oylarının SODEP'te toplanacağı anlaşılıyordu. Anap %43, SODEP %25, DYP %12, HP %8, MDP %5, RP %4, Bağımsız %3.



                Erdal İnönü daha sonra 26 Eylül 1986'da yapılan ara seçimlerde milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi. SHP bu seçimlerde %22, Anavatan %32.1, DYP %23.5, DSP %8.5, Refah %5.5



                6 Eylül 1987'de ANAP iktidarı 12 Eylül idaresince getirilen siyasi yasakların kaldırılması için halkoylamasına gitti. Kılpayı bir farkla yasakların kaldırılması kabul edildi (Evet:%50.1, Hayır:%49.8). Başbakan Turgut Özal daha bu sonuç ortaya çıkmadan önce Kasım ayında erken seçime gidileceğini açıkladı. 13 Eylül'de Bülent Ecevit DSP'nin başına geçti. Süleyman Demirel de DYP başkanlığını devraldı.

                                               1987 SEÇİMLERİ

                   29 Kasım 1987 genel seçimlerinde ANAP ikinci kez tek başına iktidara geldi, oy oranı düşmüştü ama çoğunluğu yine de kazanabilmişti. ANAP bu seçimlerde %36 oy alarak 292 milletvekili kazandı. SHP %24 ile 99, DYP ise %19 oyla 59 milletvekilliği kazandı. Bülent Ecevit'in başına geçtiği DSP %8,5 oy almış ancak %10 barajını aşamayarak meclis dışında kalmıştı. Aynı şekilde MÇP ve Refah Partisi de TBMM dışında kaldı. Ecevit bu sonucun ardından bir süre siyasetten çekildi. 



                                                    1989 ARA SEÇİMLERİ

            1989 Yerel Seçimleri26 Mart 1989 günü yapılmıştır. İl Genel Meclisi seçimleri baz alındığında % 28.71 oy alan SHP birinci parti olmuştur. SHP, başta İstanbulAnkara ve İzmir olmak üzere 39 ilin belediye başkanlıklarını kazandı. DYP %25, ANAP %21, REFAH %9, DSP %9 oy almıştır.



 Turgut Özal 9 Kasım 1989'da Kenan Evren'den boşalan cumhurbaşkanlığına SHP ve DYP'nin muhalefetine rağmen seçildi. 12 Aralık 1990'da İnönü ile Demirel buluştu, ortak bildiri imzalayarak erken seçim istediler.Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ANAP içinde de iktidar mücadelesi yaşanıyordu. Mesut YılmazYıldırım Akbulut'u devirerek 15 Haziran 1991'de ANAP genel başkanı seçildi ve parti Ekim'de erken seçimlere gidilmesini kararlaştırdı.

                                                     1991 SEÇİMLERİ

             20 Ekim 1991 seçimlerini DYP kazandı (DYP:178, ANAP:115, SHP:88, RP:62, DSP:7).  DYP %27 oy alırken, SHP %20 oy alabilmiş ve üçüncü sıraya gerilemişti; 1989 yerel seçimlerinde elde edilen başarı bu defa çok uzaktaydı. Hükümeti kurma görevi DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel'e verildi. Demirel DYP-SHP koalisyon hükümetini 20 Kasım 1991'de kurdu. SHP Genel Başkanı Erdal İnönü Başbakan Yardımcılığı görevini aldı.




            19 Haziran 1992'de 12 Eylül rejiminin ürünü eski siyasi partilerin aynı adla tekrar açılmasını engelleyen yasa kaldırıldı ve eski partilerin yeniden açılabilmesi sağlandı. Bu karar en fazla CHP tabanını etkiledi. 3 Mayıs 1992'de CHP'nin hayatta olan son genel yönetim kurulu üyeleri bir bildiri yayımladılar. "Cumhuriyet Halk Partisi" yeniden açılıyordu. CHP tabanı bu bildiriyle hareketlendi, 12 Eylül öncesi gençlik kolları bir araya geldi. Cumhuriyet Halk Partisi'nin doğum tarihi de belirlenmişti: 9 Eylül 1992. Yapılan kurultay da Deniz BaykalMustafa Kemal Atatürkİsmet İnönü ve Bülent Ecevit'ten sonra dördüncü CHP genel başkanı oldu. 
            1993 yılı Türkiye açısından oldukça önemli olayların yaşandığı bir yıl oldu. 24 Ocak 1993 günü Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu öldürüldü. 17 Nisan 1993'te Cumhurbaşkanı Turgut Özal vefat etti. Cumhurbaşkanının kim olacağı merakla beklenmekteydi. DYP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel cumhurbaşkanlığına aday oldu ve 16 Mayıs 1993'te yapılan üçüncü tur oylamada koalisyon ortağı SHP'nin desteğiyle dokuzuncu cumhurbaşkanlığına seçildi.  Bu gelişmeyle DYP-SHP hükümeti de sona ermiş bulunuyordu. 3 Haziran 1993'te Tansu Çiller, DYP Genel Başkanı seçildi. 6 Haziran'da ise SHP Genel Başkanı İnönü, Eylül ayındaki kurultayda aday olmayarak siyaseti bırakacağını açıkladı. 25 Haziran 1993'te, Tansu Çiller başbakanlığında yeni DYP-SHP hükümeti göreve geldi. 2 Temmuz 1993'te Sivas - Madımak Oteli'nde 33 aydın ve 2 otel çalışanının yakılarak katledilmesi ülkeyi iyice gerdi. SHP olaylara karşı ilgisiz kalmakla suçlanmaktaydı. Eylül ayındaki kurultayda Murat Karayalçın, SHP'nin başına geçti. 




                                          1994 YEREL SEÇİMLERİ

              26 Mart 1994 yerel seçimlerine aynı siyasî kulvardaki SHPDSP ve CHP ayrı ayrı girdi. Sonuç tek kelimeyle hüsrandı. Çünkü üç sol parti toplam ancak %25 oy alabilmişti. Bir önceki seçimde kazanılan büyük kentlerden İstanbul ve Ankara Refah Partisi'ne, İzmir de DYP'ye teslim edilmişti. CHP bu seçimlerde sadece %4.7 oranında oy alabildi. ANAP %23, RP %19, DYP %19, SHP %17, DSP %8 MHP %8 almıştır.




      DYP genel başkanı Tansu Çiller'in kurduğu azınlık hükümeti TBMM'de güvenoyu alamayınca, 30 Ekim'de DYP ve CHP ülkeyi seçime götürecek yeni bir koalisyon hükümeti kurdu. Bu hükümette CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak yer aldı. TBMM seçimlerin 24 Aralık 1995'te yenilenmesi kararını aldı.

                                                      1995 SEÇİMLER


               24 Aralık 1995 milletvekilliği seçimlerinde CHP yüzde 10 barajını kılpayı aşarak TBMM'ye girdi. Seçimlerin galibi ise Necmettin Erbakan'ın başında bulunduğu Refah Partisi olmuştu. RP, %21.3 oyla 158 milletvekili kazanmıştı. (Milletvekili sayıları: DYP:135, ANAP:132, DSP:76, CHP:49). CHP, %10.71 oyla ancak 49 milletvekili elde edebilmişti. Öte yandan DSP %14.64 oy almıştı. Seçimlerden sonra öncelikle Mesut Yılmaz başbakanlığında ANAP-DYP koalisyonu kuruldu ancak hükümetin güvenoylaması Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilip iptal edilince başbakanlık görevini alan Necmettin Erbakan Haziran 1996'da DYP ile Refahyol koalisyonunu kurdu.
Türk Silahlı Kuvvetleri RP hükümetine 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında muhtıra verdi. Haziran 1997'de de Erbakan istifa etti.
30 Haziran 1997'de kurulan ANAP-DSP-DTP azınlık koalisyonu hükümetini CHP dışarıdan destekledi. Ancak 1998 yılının Kasım ayında Türkbank ihalesi yolsuzluğuna Başbakan Mesut Yılmaz'ın adı karışınca CHP hükümete gensoru verdi ve koalisyonu düşürdü. Uzun süren hükümet çalışmaları sonucunda DYP, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit başbakanlığında kurulacak bir azınlık hükümetine destek vereceğini açıkladı ve Ecevit 11 Ocak 1999'da 21 yıl sonra tekrar başbakan oldu. Başbakanlığı sırasında yıllardır Türkiye'de kan döken PKK'nin başkanı Abdullah Öcalan,Kenya'nın başkenti Nairobi'de yakalanarak Türkiye'ye getirildi. Bu olay DSP'ye 1999 genel seçimlerine yaklaşılırken büyük bir itibar sağladı.