11 Temmuz 2014 Cuma

Srebrenitsa Katliami

Srebrenitsa Katliamı ya da Srebrenitsa Soykırımı, 1991-1995 Yugoslavya İç Savaşı (Hırvatistan Savaşı ve Bosna Savaşı)'nda Srpska Cumhuriyeti Ordusu'nun Srebrenitsa'ya karşı giriştiği Krivaya '95 Harekâtı esnasında Temmuz 1995'te yaşanan ve en az 8,372 Boşnak'ın Bosna-Hersek'in Srebrenitsa kentinde general Ratko Mladiç komutasindaki ağır silahlarla donatılmış Bosna Sırp ordusu tarafından öldürülmesine verilen addır. Katliamda bir kısım kadın ve küçük yaşta çocuğun da öldürüldüğü, belgelerle kanıtlanmıştır. Bosna Sırp ordusunun dışında katliama "Akrepler" olarak tanınan Sırbistan özel güvenlik güçleri de katılmıştır. Birleşmiş Milletler Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına karşın 400 silahlı Hollanda barış gücü askerinin varlığı katliamı önlememiştir.

Srebrenitsa katliami II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da gerçekleşmiş en büyük toplu insan kıyımı olması ve Avrupa'daki hukuksal olarak ilk kez belgelenmiş soykırım olması açısından da önem taşır.

Buraya kadar olan vikipedi bilgisi. Şimdi bunun üzerine yorum yapalım. Avrupa ülkelerinden birinde iç savaş yaşanıyor. Birleşmiş Milletler göyya olaya müdahale edip 9.000'ne yakın insanın öldürüldüğü bu bölgeye 400 asker göndermiş ki bu ölenlerin hepsininde müslüman olması çok ilginç. Bunların adalet anlayışı o zamanda aynıydı şimdide aynı. Daha bir kaç sene önce Rusya, Gürcistan'ı işgal ederkende Birleşmiş Milletler vardı. İsrail, Filistin'e bomba yağdırırken de vardı. Suriye'de iç savaş varken de vardı. Şimdi soruyorum 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler ne iş yapar ? Kendi içinde bile adaleti olmayan bu örgütten dünya barışını korumasını bekliyoruz. BM Güvenlik Konseyi on beş ülkeden oluşmakta olup,bu üyelerden beşi daimi üye statüsündedir ve mutlak veto yetkisine sahiptir. Bu ülkeler ABD, Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti, Birleşik Krallık ve Fransa'dır. Güvenlik Konseyinin karar alabilmesi için 9/15 oranı gerekli olup, daimi üyelerden herhangi birisinin aksi yönde oy kullanmaması gereklidir. BM'ye günümüzde 193 ülke üyedir.

13 Mart 2014 Perşembe

Muhafazakâr Liderlerin Para Sevdası

             Adnan Menderes'in neden Chp'den ayrıldığını hic arastirdiniz mi ? Hic uğraşmayın ben en kestirmeden anlatayım. Menderes'in Chp'den ayrilma sebebi "Toprak Reformu" yasasının kabul edilmesidir. Bu yasaya en çok karsi olanlardan birisi de Menderes'tir ve bu yüzden istifa etmiştir. Peki nedir bu Toprak Reformu ? Toprak reformu hükümet tarafından başlatılan ya da desteklenen tarımsal alanların mülkiyetinin yeniden dağıtılmasıdır. Terim sıklıkla çok geniş arazilere sahip olan çok az sayıdaki toprak sahibinden (toprak ağaları, soylular ya da büyük şirketler gibi) bu toprakların alınıp onları işleyen bireylere ya da bu bireylerin oluşturduğu kollektif oluşumlara verilmesi anlamına kullanılmaktadır. Bu el değişikliği toprak sahiplerinin rızası alınarak ya da alınmadan, tazminat verilerek ya da verilmeden yapılabilir. Bu tazminatın miktarı da sembolik miktarlardan toprağın gerçek değerine kadar değişebilir. Georgistler tarafından savunulan toprak vergisi toprak reformunun ılımlı ve piyasa ekonomisine dayanan bir çeşididir.
          Adnan Menderes neden bu yasaya karşı çıktı sorusuna gelirsek ise cevap basittir. Menderes, o zamanın en büyük toprak ağalarından birisidir. Yani olay paradır para.
           
          Demirel'i o günlerde en çok yıpratan olay ise kardeşleri hakkında basında çıkan yolsuzluk iddialarıydı. İddiaya göre, Demirel siyasi nüfuzunu kullanarak kardeşlerine krediler verilmesini sağlamıştı. Demirel özellikle kendisi ve Şevket Demirel'in okuması için köyde kalarak babalarına yardım eden küçük kardeşi Ali'ye çok zayıftı. Demirel belki de yaşamının en zor günlerini yaşıyordu. Başta Sadettin Bilgiç olmak üzere partinin 6 ağır topu istifa ettiler. 11 Ocak 1979 tarihinde Demirel'in Meclise sunduğu bütçe 41 AP'linin de karşı oyuyla reddedildi. Demirel istifasını Cumhurbaşkanı'na sundu. AP kaynıyordu. Parti içi muhalefet Demirel'in kellesini istiyordu. Muhalefetin en önemli kozu Demirel kardeşlerin kredi işleriydi. Demirellerin mal varlığı Meclis gündeminden hiç düşmüyordu. Muhalefet, Meclis Araştırma Komisyonu'nun kurulmasını istiyordu. Demirel, 15 Ocak 1979 tarihinde basın toplantısı yaparak iddialara açıklamalar getirdi. Kardeşlerinin kendi nüfuzunu kullanarak çeşitli bankalardan 26 milyon liralık (2 milyon dolar ya da 1500 adet apartman dairesi) kredi aldıkları iddiası yalanlandı. Kardeşleri 26 milyon değil, 19 milyon liralık (1 milyon 460 bin dolar) kredi kullanmışlardı!.. Baba Yahya Demirel, bile tartışmalara katılmıştı. Meclise gönderdiği açıklamada şöyle diyordu: "1925 yılından 1948 yılına kadar ticaret ve ziraatla iştigal ettim. Bu müddet içinde altın ve para olarak biriktirmiş olduğum 2.5 milyon lirayı sermaye yapması için oğlum Ali Demirel'e uzun vadeli borç olarak verdim" O yıllardaki 2.5 milyon lirayı siz hesaplayın, bu parayla neler neler yapılacağını? Bir apartman bile 10 bin lira olduğu düşünülürse o parayla hangi hacimde yatırımlar yapılırdı?

            Mesut Yılmaz'ın kumar masalarında bitiremediği Mal Varlığına bakarsak ise ;


 * Kırıkkale-Samsun yolunda Gaz Dolum Tesisleri. (Bir süre önce kapandı.)
Ankara Çankaya'da 3 apartman.
* Kuşadası'nda villa.
* Ankara'da 12 dönümlük arazi üzerinde havuzlu villa.
* Ankara Çubuk yolunda Metal Kooperatifi'nde bulunan dubleks villa.
* Ankara Keçiören'de 2 daire.
* Ankara Bahçelievler'de 2 daire.
* Ankara Bilkent'te villa.
* Ankara ODTÜ Kooperatifi'nde hisse.
* Ankara Gazi Üniversitesi Kooperatifi'nde dubleks villa.
* Bursa'da ultra lüks bir daire.
* Kırıkkale'de 5 katlı, 10 daireli apartman.
* Kırıkkale'de 40 dönüm arazi.
* İzmir'de kooperatif hissesi.
* Ankara OSTİM'de tüp gaz dolum tesisi.
* Kendisine ait bir cip, eşi ve çocuklarına ait 4 otomobil.
* Ankara Beysukent'te 3 villa.
* Ankara Çayyolu'nda kooperatif hissesi.
* Çubuk'ta havuzlu çiftlik. 
Kıbrıs-Girne Çatalköy'de 15 dönüm arazide 2 villa.
* Kıbrıs-Girne Karaoğlu mahallesinde daire.
* Kıbrıs Ozanköy'de 15 dönüm arazi.
* Yukarı Girne'de 1 daire.
* Küçükkaymaklı'da 1 daire.
* Kızılbaş Organize Sanayi'de tekstil fabrikası.
* Kıbrıs'ta 15 lüks daire.
* Tarla, arsa, bahçeli bir ev ve değerli ağaçlar, fabrikalar

Tansu Çiller'e gelirsek ise onunda maşallahı var :


Bina - Sarıyer-Yeniköy (306 metrekare)
Arsa - Sarıyer-Uskumruköy (54 bin 181 metrekare)
Arsa - Sarıyer-Kısırkaya (67 bin 674 metrekare)
Arsa - Sarıyer-Kilyos (29 bin 768 metrekare)
Arsa - Sarıyer-Kısırkaya (21 bin 750)
Zeytinlik - Muğla-Milas (13 bin metrekare)
Bina - S.S.Akdeniz Tatil Sit. Koop. (70 metrekare)
Bina - Rockwille-Maryland (ABD) (140 metrekare)
Müstakil ev - Salem, NH (ABD) (200 metrekare)
Konut - 18.Dönem Mlv. Yapı Koop.
Dubleks daire - Bilkent Konutları (350 metrekare)
İnşaat halinde - Yeşilyurtlular Yap.Koop.
İnşaat halinde - Bizim Vadi Koop.
Zeytinlik - Muğla-Milas
Arsa - Muğla-Milas
Mesken - Sarıyer-İstinye
Mesken - Üsküdar
Dükkan - Üsküdar
Tarla - Bolu-Göze (14 bin 645 metrekare)
Tarla - Tatarlar Mevkii (4 bin 180 metrekare)
NOT: Ayrıca Sarıyer Yorgancı Çiftliği'nde 11 pafta 382, 383 ve 384 nolu parsellerde 30/104 inşaat hakkı vardır.
ÜÇ YAT VE PIRLANTALAR
Tansu ve Özer Çiller çiftinin serveti, sadece taşınmazlardan oluşmuyor. Milyarlık hisselerin yanı sıra, Tansu Hanım'a ait taşınır mallar da var: Pırlanta Saat, iki çift Pırlanta Küpe, 3 adet Pırlanta Yüzük, 900 Cumhuriyet Altını, döviz, nakit TL...
Çiller çiftinin bilinen üç yatı var şimdilik

Necmettin Erbakan'ın ise ailesi tarafından paylaşılamayan ve halen daha mahkemeleri devam eden mal varlıkları:
RP’li eski Bakan Şevket Kazan, ‘’Sayın Erbakan’ın ailesi varlıklıdır. Anne ve babasından Fatih’de daire ve Sinop'ta tarlalar kalmıştır. Mal varlığı, Fatih'te 2 daire, Sinop'ta tarlalar, Kocaeli’de tarla hissesi, Çubuk’ta bir arsa, Ayrancı'da 2 daire, Altınoluk ve Balgat’da birer bahçeli ev, toplam 1 230 500 dolar değerinde dövizdir’’ dedi. Erbakan'ın bu mal varlığını nasıl elde ettiğini de şöyle açıkladı:
’Miras yoluyla ve 50 yıla yakın bir çalışma hayatının alınteri neticesinde… Mal varlığı beyanında hiçbir zaman 148 kilo altın yoktur. Mesela, 21 yılda öğretim üyeliğinde 200 bin lira tasarrufu 13,5 kilo altın tutuyor. Serveti ifade edebilmek için, rakamsal ve tekabül ettiği altın değeri ortaya koymuştur. 1949-1969 arası öğretim üyeliği, Almanya'da tank fabrikası mühendisliği, Gümüş Motor ve Gürsu Motordaki tasarrufları, TOBB Genel Sekreterliği maaşı ve tazminatı, sahibi olduğu arsa satışlarından, 2 milyon 230 bin lira para biriktirmiştir. Bu para, 148 kilo altına tekabül ediyor. Hesaplarda kolaylık olmak üzere, 2 milyon 230 bin lira olan servetinin tekabül ettiği altını ifade etmiş ve 148 kilo altın olarak belirtmiştir’’

Şimdi yazamadığımız bir Turgut Özal kaldı.Onunda ne kadar bir mal varlığına sahip olduğu bilgisine ben ulaşamadım. Ne yazılan bir kaynak ne bir gazete haberi ne de bu yönde bir beyan var. O yüzden bu konu soru işareti olarak kaldı.
            Son olarak da tabi ki Recep Tayyip Erdoğan. Onun da mal varlığını paylaşmak isterdim fakat kesin bilgiler olmadığı için ne kadar bir mal varlığı olduğunu bilemiyoruz. Yolsuzluk skandalında ortaya çıkan rakam 100 milyar dolar. Ama bu paranın tamamı Erdoğanlara mı ait yoksa toplam vurgun mu bu kadar orasını bilemiyoruz.

İlker Paşa Tahliye Oldu !

    İlker Başbuğ Paşa tam 26 ay önce 3 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası aldı. Ergenekon Davasında bu ülkenin Genel Kurmay Başkanı Terör Örgütü kurmak ve yönetmek, darbeye teşebbüs etmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Hukuk, adalet ve yargıdan söz ederken bu ülke bunu da gördü. Mahkemeler devam etti gündemler değişti. 26 ay sonra birden bire İlker Başbuğ konusu tekrar açıldı ve 2 gün içinde serbest bırakıldı. 3 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası alan bir insan 2 günde serbest bırakıldı. Bu konuya nereden bakarsak bakalım ortada çok fazla yanlış var. 
1-) Eğer bu adam suçsuz ise nasıl müebbet hapis cezası aldı ?
2-) Eğer suçlu ise nasıl 2 günde serbest bırakıldı ?
3-) Ergenekon Davası koca bir yalan mıydı ?
4-) İlker Paşa'nın hayatından çalınan 26 ay ne olacak ?
5-) Bu tahliyeler gündem değiştirme çabaları mıdır ?
6-) Yeni tahliyeler gelecek mi ?

Daha sorabileceğim onlarca soru var da cevap verecek kimse yok. Onun için uzatmıyorum. 07.03.2014 Cuma günü Türkiye Cumhuriyeti 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tahliye oldu. Cezaevinden çıkışta açıklama yapan İlker Başbuğ, "Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanarak tutuklandı. Taktir yüce Türk milletin aittir. Aradan 26 ay geçti. Bizi bu 26 ay cezaevinde nefret ve intikam duygularıyla hareket edenler burada tuttu. Beni 26 ay hürriyetimden yoksun bıraktılar. Yüce Türk milleti iddiaların geçersizliğini, Genelkurmay Başkanı ve karargahının terör örgütü olarak suçlamanın kabul edilmez bir durum olduğunu darbecilikle hiçbir alakamızın olmadığını kısa bir süre de anladı. Benim serbest bırakılmam bir başlangıçtır. Bütün kalbimle inanıyorum ki Silivri'de, Maltepe'de ve diğer yerlerde suçsuz bulunan arkadaşlarım da en kısa sürede hürriyetlerine kavuşacaklardır. Bu gerçekleşmezse benim hürriyetimi kazanmamın hiçbir anlamı kalmaz. Bugün ben ne kadar suçsuz isem benim gibi diğer arkadaşlarıma da suçsuzdur." ifadelerini kullandı.
     Şimdi İlker Paşa'nın tahliye olduğuna mı sevinelim yoksa hayatından çalınan 26 aya mı üzülelim bilemedim.

Ses Kaydı Skandalı

Bir akşam sosyal medya patladı: Tayyip'in Ses Kaydı. Youtube'a yüklenen Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen bir konuşma kaydı yayınlandı. Konuşmanın içeriği ise Bilal'in elinde kalan paranın nasıl değerlendirileceği yönündeki 5 telefon konuşması medyaya servis edildi. Bu konuşmada rüşvet yada Yolsuzluk sonucu elde edilen paranın nasıl aklandığı ortaya çıktı. Tapelerden bir kısmını paylaşmak isterim :

Tapelere göre operasyon günü oğlu Bilal Erdoğan’ı arayan Başbakan Erdoğan, iş adamlarından rüşvet karşılığı alındığı iddia edilen ve beş ayrı evde tutulan paraları bir önce elden çıkarması talimatı veriyor.
Bilal Erdoğan ise bir süre sonra babasını arayarak paranın büyük bir kısmının işadamı Ö.Faruk Kalyoncu’ya, bir kısmını da işadamı Mehmet Gür’e vereceklerini anlatıyor.
“Paraların tamamen sıfırlanmasını, ellerindeki tüm parayı çıkarmalarını” isteyen Başbakan Erdoğan, “paranın miktarı çok fazla yer kapladığı için taşınması dikkat çekmesin diye akşam hava karardıktan sonra evden çıkarılmasının daha iyi olacağı” talimatı veriyor. Konuşma kayıtlarına göre, birkaç arabayla büyük miktar paranın tahliyesinden sonra, akşam ellerinde hala 30 milyon avro kaldığı anlaşılıyor.
İddialara göre, kalan parayla Şehrizar Konakları’ndan gayrimenkul almayı kararlaştıran baba-oğul, en son kalan 1 milyon avro’yu da Faik Işık’a vermeye karar veriyor. Bir görüşmenin sonunda Bilal Erdoğan babasına birkaç polis ve savcının tasfiyesiyle yetinilmemesini cemaatin büyüklerine operasyon yapılmasını telkin ediyor.
Erdoğan ailesine ait olduğu iddia edilen kayıtlarda, Bilal Erdoğan'ın "görüntülü takip de yapıldığını" söylemesi, sosyal medyaya yeni görüntülerin düşebileceği şeklinde yorumlandı.
Bu akşam ise 2. ses kaydı patladı. Sosyal medyada Başçalan adlı kullanıcının yayınladığı ses kaydında bu defa Tayyip Erdoğan ve Bilal Erdoğan olduğu iddia edilen iki kişi yine kayıtta S… A… olduğu iddia edilen iş adamından alınacak para üzerine konuşuyor. Bilal Erdoğan olduğu iddia edilen kişi "S… A…'nın ancak 10 milyon doları verebileceğini söylerken, Tayyip Erdoğan olduğu iddia edilen kişi ise "ne söz verdiyse onu getirecek. Başkaları getiriyor da o niye getirmiyor" diyor ve ekliyor "Kucağımıza düşecekler merak etme."
Yayımlanan kayıtta yine görüntü yerine tapeler kullanılıyor, kaydın sonunda ise konuşmada adı geçen iş adamı S.A.'nın Tayyip Erdoğan'ın oğlu Burak Erdoğan'a bir villa "hediye" ettiği iddia ediliyor.


Ses uzmanları ve bilgisayar teknolojisi ile uğraşan insanlar bu kaydın montaj olmasının imkansız olduğunu kayıtta hiçbir ekleme yada birleştirme yapılmadığını ifade ettiler. Bu ses kayıtlarına inanmak yada inanmamak sizin tercihiniz fakat Başbakan kendini aklamak zorundadır. Bu kayıtlar montaj, dış mihraklar, robot lobisi, montaj lobisi, paralel devlet, cehape demek sadece çırpınıştır bunlar savunma olamaz. Başbakanın çıkıp bu iddiaların yalan olduğunu söylüyorsa ispatlamak zorundadır. Eğer ispatlamazsa bu olay hep bir soru işareti olarak kalacak ve maalesef Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı " Hırsız" sıfatıyla anılacaktır.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık Tayyip Erdoğan'ın ses kaydı için " Montaj olduğunu hissediyorum." dedi. Çok bilimsel konuştu ve nedense Tubitak'dan 5 kişiyi şutladılar. Orayı da düzenleyip ses kayıtlarını inceletecekler sanırım. Nasıl emniyette binlerce kişinin görevine son verip savcıların yerlerini kaydırıp Aksaray Valisini Başbakan'ın özel uçağıyla aldırıp İstanbul Emniyet Müdürü olarak atadıktan sonra Bilal Erdoğan ifade vermeye gittiyse sanırım şimdide onlarca savcı onlarca hakimi felan şutladıktan sonra seyyar bir mahkeme kurup kendilerini aklayacaklar. Hatta tavsiyem Hakim olarak Burhan Kuzu'yu Savcı olarak Bekir Bozdağ'ı avukat olarak da Fikri Işık'ı alın hızlı hızlı aklanırsınız kafanız rahat eder. Zaten size kim ne diyecek halkımız sizi destekler bu konuda. Başbakanımız en doğrusunu en güzelini en iyisini yapmıştır derler.

Son olarak şunu söylemek isterim. Diyelim ki bu konuşmalar montaj diyelim ki bunlar iftira. Bundan önceki Deniz Feneri vurgunu da olmadı diyelim. 4 Bakanın, Başbakan ve oğlununda adının karıştığı 100 milyar dolarlık tarihin en büyük Yolsuzluk ve Rüşvet Skandalı olayı da komplo diyelim. Şimdi sorarım Sayın Erdoğan şuan oturduğunuz villayı Başbakanlık maaşı ile mi aldınız ? Evlatlarınızı Amerika'da başbakanlık maaşı ile mi okuttunuz ? Bilal Erdoğan'a ait 5 kuru yük gemisi gene sizin maaşınızla mı alındı ? Size ait olduğu söylenen İsviçre'deki 8 ayrı banka hesabında Başbakanlık maaşını mı saklıyorsunuz ? Burak Erdoğan'a ait Kısıklı'daki 1 milyon değerindeki villayı gene sizin maaşınızla mı aldınız ? Oğul Erdoğan, Doruk Izgara Limited Şirketi ile de fırıncılıktan tabldot yemeğe; otel işletmekten, kahvehaneye; kuruyemişçilikten aktarlığa kadar pek çok alanda daha faaliyet yürütebilmenin adımını atmıştı. 300 bin TL sermayeli şirketin parası gene sizin yadigar maaşınızla mı karşılandı ? Bilal Erdoğan, ağabeyi Burak Erdoğan’ın eşi Sema Erdoğan ile birlikte Atatürk Havaliamınanda Atagold’un kuyumculuk mağazasına ortak olmuşlardı. Erdoğan ailesinin diğer ortakları ise Başbakanın da yakın arkadaşı olan Atasay’ın sahibi Cihan Kamer’in çocukları Atasay ve Simay Kamer’di. 500 bin lira sermayeli şirketin yüzde 25′i Bilal, yüzde 25′i de Sema Erdoğan’ın olmuştu. Bunların parası da emekli maaşınızla mı karşılandı ?

9 Mart 2014 Pazar

En İyi Adam Sağdan Satılır

              Bu satış Chp Milletvekili iken Celal Bayar ile Demokrat Partiyi kuran Adnan Menderes zamanında başlamıştır. Daha sonra Turgut Özal'ın Süleyman Demirel'i satması olayı var. Turgut Özal'ın vefatından sonra secilen Mesut Yılmaz için Özal Ailesinin verdigi destek sonrasi Ahmet Özal'in dediği şudur " Yaptığımız en büyük hataydı." ANAYOL Hükümeti zamanında Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz'ın yüce divana sevk edilirken mecliste birbirlerini satmaları var. Sonra Çillerin bu davaların çekilmesi koşuluyla Erbakanla kurduğu koalisyon var. Eh 2000' lere geldiğimizde de malumunuz Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının Erbakanı satmaları var ki satmak kelimesi burada biraz hafif kalıyor. Kimdi bu isimler hatırlayalım. Cemil Çiçek Anap kurucu üyesidir 1984. Hüseyin Çelik 1999 DYP Milletvekiliydi. Mehmet Ali Sahin 1995 Refah Partisi. Bülent Arınç 1995 Refah Partisi. Abdullah Gül Refah Partisi. Melih Gökçek Refah Partisi. Melih Gökçek bu işlerin ağa babasıdır toplamda 6 parti değiştirmiştir. Bunlar ünlü isimler olduğu için bunları saydim. Erkan Mumcu 1995 yılında Anapdan vekil olmuş 99'da Genel Başkan seçilmesine rağmen 2002'de Akp'ye geçerek Bakanlık yapmıştır daha sonra ise 2005'de tekrar Anap'a geçmiştir. Abdüllatif Şener ise 2 dönem Refah ordan Fazilet ondan sonra Akp ve son olarak da kendi partisini kurmuştur. Günümüze geldiğimizde ise Numan Kurtulmuş'un arka arkaya iki satışı meşhurdur. Önce Erbakani sonra Erbakani sattığı dava arkadaşlarını satıp Başbakan Yardımcısı olarak akp ye gecmistir. Süleyman Soylu'nun Demokrat Partiden ki iki donem genel başkanlık yapmıştır akp ye başbakan yardımcısı olarak gecisi var.
         
             Adam en iyi sağdan satılır diye boşuna demiyorum. Tayyip Erdoğan yarın ülkeyi terketse yada hapse girse yada güçten düşse bu isimlerin tekrar dağılacağını göreceğiz bu günler çok uzak değil...

5 Şubat 2014 Çarşamba

Akp'nin Başarıları

     En çok eleştiri aldığım noktalardan biri sadece Akp'yi eleştirdiğim yönündede. Bunlar için diyeceğim şeyler önceki yayınlarıma bakarlarsa Chp, Mhp ve Bdp'yi de nasıl eleştirdiğimi göreceklerdir. Haklı oldukları nokta şudur en fazla Akp'yi eleştirdim bunun sebebi de iktidar olmalıdır. Yarın iktidar değiştiğinde benim eleştirilerim de o yönde değişecektir. Çünkü icraatı yapan yada yapamayan iktidardır yani doğal olarak da hedef konumunda olan iktidar partisidir.
       Eleştirildiğim bir başka konu ise Akp'nin her yaptığı iş mi kötü yönündeki söylemlerdir. Tabi ki her yaptığı iş yanlış değil fakat eğer oranlamam gerekirse 10'da 2 doğru yapıyorlarsa bu benim için başarısızlık, beceriksizlik ve hayal kırıklığıdır. Bunu da elimden geldiğince yazıyorum anlatıyorum. Başarısızlıklarını zaten onlarca yazımda paylaştım. Akp'nin başarısına gelirsek ise halkı ikna gücü yüksek bir lidere sahip olmaları. Bugün başka biri başbakanken davulla zurnayla sınırda terörist karşılansa ve bunları da seyyar bir mahkeme kurup serbest bıraktırsa çok büyük ihtimalle vatan haini ilan edilirdi. Yada kendi genelkurmay başkanını terör örgütü kurmaktan mübbet hapse mahkum ettirirken kendi oğlunu gözaltına bile aldırtmıyorsa ve bunun için 104 polisi , 7 Emniyet müdürünü, 13 Emniyet müdür yardımcısnıı, 76’sı şube müdürünü ve 14’ü daire başkanı görevden alırken halkın buna sesi çıkmıyorsa bir liderin etkisinden söz etmek gerekir. Keriz Feneri Yolsuzluk 

Davasından hiç bir yara almadan kurtulduktan sonra şimdi de işleri büyütüp 100 milyar dolarlık rüşvet ve 

yolsuzluk davasından sadece 4 bakanını feda ederek kurtuldu. Bu paranın büyüklüğünü şöyle ifade edebiliriz 

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 2014 bütçesinin yarısı kadar bu para. Sanırım bunu en büyük başarılarından 

biri sayabiliriz. Bunun dışında Cumhurbaşkanını ve Genel kurmay başkanını %100 kendine bağlı insanlardan 

oluşturarak o makamlarında etkisini minimuma çekerek kendi gücüne güç kattı. Yargı, medya, yasama ve

 yürütme,spor adamın iki dudağı arasına bakıyor. Bunlar kolay işler gibi gözükür ama tek partili dönemde 

bile böyle bir başarıya imza atan yoktur. Katılmadığım noktalar ise sağlık ve ekonomi konularıdır. Sağlık 

sektörünün düzelmesinin Akp ile herhangi bir ilgisi yoktur. Eskiden saatlerce sıra beklerdik şimdi 

beklemiyoruz komik bir cevaptır. Bunun bunlarla değil teknolojinin gelişmesiyle alakası vardır. Sağlık sektörü 

teknolojinin gelişmesiyle düzelmiştir. Şuan bankalarda, Ptt de vs. yerlerde de artık eskisi kadar sıra 

beklemiyoruz o zaman burdan şöyle sonuç çıkarabiliriz bu sektörleride Akp düzeltti :) Ekonomiye gelirsek 

ise şimdi çok ağır eleştirmek istemiyorum çünkü bu yazıyı Akp'yi olumlu yönde eleştirmek için yazdım. Ama 

sadece şunu söyleyebilirm 2001 den bu yana tüm ürünlerin fiyatına, benzine , suya, doğal gaza bunların 

haricinde Euro ve Dolardaki artışlara bakarak ve artık samanı bile ithal eder duruma geldiğimizi düşünerek 

ne halde olduğumuzu anlayabilirsiniz.

     Akp'nin en büyük başarısı ise öyle yada böyle istikrarlı bir şekilde seçim kazanmasıdır. Beğenirsiniz yada beğenmezsiniz oy verirsiniz yada vermezsiniz kabul edilmesi gereken şey Akp'nin insanları etkileme yeteneğidir. 2002'de bütün medyanın karşı olmasına rağmen televizyonlar, gazeteler Akp aleyhinde yayın yaparken %34 oy oranı ile iktidar oldular.2004 yerel seçimlerinde %41, 2007 genel seçimleri öncesi bütün anketlerde Akp'nin oyu %30 civarında seyrederken  birden bir E-Muhtıra olayı patladı ve %46 oranı aldı, 2009 yerel seçimlerinde %38,  2010 referandumunda da bir devrimci mektubu bir ülkücü mektubu okuyup ağladıktan sonra alakalı alakasız bütün maddelerin bir arada olduğu bir anayasa paketini %57 oy oranı ile evet dedirttirmeyi başardı ve 2011 genel seçimleri öncesinde ise tesadüftür iktidar alternatifi olabilecek iki partinin de kaset skandalları ortaya çıktı ve Akp bu seçimden %49 oy oranı ile iktidar da kalmaya devam etti. Bunun dışında her seçimden önce televizyonda ağlamalar ve bana suikast düzenleyecekler söylemleride bir başka seçim çalışmalarıdır ve başarılı olmuştur. Bu sene yaşanan Rabia olayı da seçim stratejisinin değişmediğini göstermektedir.
        Akp cumhuriyet tarihinin arka arkaya seçim kazanma başarısı yönünden en başarılı partisidir. Recep Tayyip Erdoğan halen daha en beğenilen lider tiplemesidir. Kadrolaşma yönünden Akp tartışmasız lider konumundadır. Saygılarımla...


3 Şubat 2014 Pazartesi

Ali İsmail Korkmaz Anısına

Vietnam kasabı olarak bilinen Robert William Komer Ankara'ya büyükelçi olarak atanmıştı. Kasım 1968'de Türkiye'ye geldiğinde de yoğun protestolarla karşılandı. Odtülü öğrenciler de çeşitli yayın organları aracılığıyla Komer'in Türkiye'ye gelmesine karşı şiddetle karşı çıkmaktaydılar.

Komer'in Ankara'ya gelişi de 1000 kadar öğrencinin katılımıyla ankara Esenboğa Havalimanında da protesto edilince Komer Esenboğa'ya inemedi.

Bir süre sonra Komer odtü'ye gelmek istediğini belirtti. Rektör Kemal Kurdaş bir süre oyalamasına rağmen, Komer'i 3. kez reddedemedi ve Odtü'ye davet etti.

Komer, 1969 model Cadillac marka siyah renkli makam otomobiliyle 6 ocak 1969 günü saat 12:30’da Odtü’ye geldi. Haberi alan öğrenciler rektörlük önünde toplandılar. İlk önce arabasını kaçırıp Abd buyuk elcisini yaya bırakıp rezil etmek istiyorlardı fakat şoförün anahtarı yanına alıp kaçmasıyla öğrenciler Komer’in arabasını ters çevirip ateşe verdiler. Bunun bir sebebi de Komer'in bu okulun parasını biz verdik seklindeki konuşmalarıydı.

Gel gelelim bu olayın bir karşılığı olmalıydı. Türkiye Cadillac'ın parasını son kuruşuna kadar ödedi ve Türkiye, Abd'den özür diledi. Bu olayın maddi kısmı ödenmişti fakat bir de manevi tahsilatı vardı. O arabayı yakan çocuklardan 2 tanesini astılar bu memlekette. 2 tanesini jandarma öldürdü. 3 tanesini polis öldürdü. 50 küsür tanesini de hapse tıktılar.

Bu olayı neden anlattığımı sanırım anlamışsınızdır. Zihniyet 40 sene öncede aynıydı şimdi de aynı. Birileri bu ülkeninin kanını içerken, malını toprağını çalarken onlara hiç bişe olmaz sadece buna karşı bayrak açan gençler ölür. Ali İsmail Korkmaz'ı polis öldürmüştür emri de başbakandan almıştır !


1 Şubat 2014 Cumartesi

Uğur Mumcu Sözleri

Hiçbir düşünce alternatifsiz değildir. Her düşüncenin ve her uygulamanın karşı seçeneği vardır. Siyasal iktidara alternatif aramayan toplum kendini “totaliter” düşünceye teslim eder. Demokratik toplum, alternatif arayan toplumdur.

Bir kişiye yapılan haksızlık,

bütün topluma karşı
işlenmiş bir suçtur
bu bilinci paylaşmak ve
bu sorumluluğu yerleştirmek
zorundayız
Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci,
özgürlüğün de,
demokrasinin de
tek güvencesidir
Bu güvence sağlanmadıkça,
demokrasinin temeline
tek bir taş bile konmuş olamaz
Unutmayalım ki "cesur bir kez,
korkak bin kez ölür".
Önemli olan,
insanın böyle bir toplumda
"mezar taşı" gibi
suskunluk simgesi
olmamasıdır.

Sürekli güçlünün yanında yer almak adamı yalaka,dalkavuk yapar. Çünkü güç dengeleri sürekli değişir.


Bir kişiye yapılan haksızlığı her insan yüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütün ağırlığınca. Bu sorumluluk bilinci kurulmamışsa her yeni haksızlık bir “kader” gibi benimsenir bütün toplumda. Oysa ne yoksulluk ne de haksızlık “kader” değildir. Yoksulluğun ve haksızlığın nedenleri vardır. Bunları birer birer saptayıp toplumun önünde haykırmak gerekiyor.


İnsanlara can güvenliği sağlayamamış bir düzene hukuk devleti denilemez. Devrimcilerin faili meçhul cinayetlere kurban gittiği bir düzene demokrasi denilemez. Yolsuzlukların devlet yetkililerini sardığı bir düzene Anayasa düzeni denilemez. Bu, katiller demokrasisidir. Bu, hırsızlar düzenidir.


Türk vatandaşı; İsviçre hukukuna göre evlenen, Alman Ceza Usulü'ne göre yargılanan, İtalyan Ceza Kanunu ile cezalandırılan ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.


Her kim ki din sömürüsünü kullanır, bir süre yararlı olur belki, ama sonunda mutlaka seçim sandığında yenilgiye uğrar. Halk, din sömürüsünü affetmiyor. Bu son derece önemli bir sonuç, olgu ve gerçektir.


Ellerini kana bulayanlar, içlerindeki korkularını mezar taşlarıyla yaşayanlar, aynı adaletsizliğin ve aynı suçun ortaklarıdır hep birlikte. Gözlerin açıksa göreceksin. Kulağın sağır değilse duyacaksın. Ellerin kesik değilse uzanacaksın.


Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar...


Abdi İpekçi bir basın şehidi olarak ölümsüzlüğe doğru uğurlanıyor. Çağımızda kahramanlar, kılıçlarıyla değil, kalemleriyle yüceleşiyor. Abdi İpekçi için akan gözyaşlarının yüreklerdeki kin tohumlarını kurutmasını diliyorum. Biz yazarlar, böyle günlerde, kalemlerimizden dökülen gözyaşlarımızı satırlarımızın arasına saklamak, acılarımızı gizlemek zorundayız. Bu günleri, acılarla, kan ve gözyaşıyla yaşıyoruz. Yarınların özgürce yaşanması için… “Abdi İpekçi niçin öldü?” diye sormayın. Yarınlar için, yarınların özgürce yaşanması için öldü.










2014 Yerel Seçimleri ve Karasu

2009 yerel seçimleri oy oranları 4. sırada Saadet Partisinden Recep Özdemir %9.8 oy oranı ile 1739 oy aldı, 3. sırada CHP'den Bekir Sarıoğlu %17,8 oy oranı ile 3132 oy aldı, 2. sırada AKP'den Ahmet Genç %31,1 oy oranı ile 5518 oy aldı ve MHP'den seçimi kazanan Mehmet İspiroğlu %39,8 oy oranı ile 7061 oy almıştır.
Geriye doğru gittiğimizde en son MHP ondan once iki dönem AKP ondan önce ANAP ve ondan önce iki dönem SHP. Dahada geriye gitmeye gerek yok. Burdan çıkaracağımız sonuç beldemizin herhangi bir siyasi eğilimi yada partizanlığı olmadığıdır. Bu kadar çok belediye başkanı gelip gitmiş başka partiler seçilmiş,, bundan edindiğimiz çıkarım bu ilçenin kişiye oy verdiği yönünde. Demek ki siyasi partiler bu ilçede doğru adamı bulduğu an seçimi kazanabilir. Bu çok net bir şey. Peki doğru aday nasıl bulunur ? Eğer aday çıkmasını beklersen iş şansa kalır. Eğer birden cok aday cikarsa en verimli yontem ön seçimdir. Aday çıkmasını beklemeden güçlü isimlere teklif götürülmesi de bir baska etkili yoldur. Akp'de zaten bir sıkıntı yoktu çünkü fazlasıyla aday vardı, ön secime de gerek yok cunku parti Biat Yontemi ile yonetildigi icin on secim ihtiyaci yok. CHP'de tek aday vardı gene iddasız ve yanlış bir secim stratejisi fakat genede vicdanim rahat etmez oyumu verirdim. Ve benimde merak ettiğim MHP'nin ne yapacağı. Recep Ali Küçük aday oldu ne alır ne yapar bilemiyorum ama son seçimi kazanan MHP'nin ne kadar oy alacağı merak konusu. Son seçimde tüm kesimlerden 7000 civarı oy alan İspiroğlu'ndan sonra onun ne kadar bir kesimi Akp'ye taşıyacağı merak konusu.
Nacizane benim fikrim gene Akp'ye karşı muhalefet partilerinin ortak bir aday çıkarması yönündeydi. Nasıl gecen seçimde resmi olmasa da İspiroglu uzerinde birlesildiyse bu secimde birinin uzerinde birlesilmesi gerekirdi. Şayet bu yapılmazsa güzel ilçem gene Hırsızların, Vurguncuların partisine altın tepsiyle hediye edilecektir. Borç batagındaki Karasu Belediyesi iktidar partisinin gücüyle tekrar tekrar borçlandirilacak ve bunların tamamı ülke tarihinden silindiği zaman gelen yeni yönetimlere nasıl borç batağı kalacaksa belediyeler de aynı durumda olacaktır.

Ankara için Doğru İsim Mansur Yavaş mı ?

Yerel yönetimler için siyaset 2. plandadır. Ön planda olan kişilerdir. O yüzdendir ki belediyeler sık sık el değiştirir, partiler değişir, belediye başkanları değişir. Bu da demek oluyor ki doğru kişiyi aday yaparsan hangi parti olursan ol seçim kazanabilirsin. Bunu çok kolay şekilde doğrulayabilirsiniz yaşadığınız yerin belediyesinin tarihine bakın kaç kez değiştiğini göreceksiniz.
Kişilerin parti değiştirmesini ise çoğu kez doğru bulmam. Parti değiştiren insanların da en azından işe yarar, yetenekli ve becerikli insanlar olmasını beklerim. Mansur Yavaş için sanırım bu dediklerim geçerli. Mhp'den Beypazarı Belediye Başkanlığından beri ismini duyduğumuz bir isimdi. Bir ilçenin belediye başkanının ismini çok sık duyuyorsanız ki bu aynı şekilde Şişli Belediye Başkanıyken Mustafa Sarıgül için de geçerliydi bu adamlar başarılı demektir. Neden Kadir Topbaş'ın değil de Sarıgül yada neden hiçbir projesiyle değil de sadece abuk sabuk şeyler söylediği zaman Melih Gökçek'in adını duyarken Ankara'nın küçük bir ilçesi olan Beypazarı Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın adını duyuyorduk ? Bu bize şu gerçeği gösteriyor bu adamların bu işe yeteneği var. Ben hayatın her evresinde ve her kademesinde bir işe insanın yeteneği varsa ancak başarılı olabileceğini düşünen biriyim. Yani bu okul hayatımda da iş hayatında da geçerli benim için tabiki çalışmak önemli ama yetenek olmazsa başarı olmuyor. Bu iş futbolda da geçerli. Çok çalışıyor çok koşuyor diye futbolcu olanlar var gel gelelim 20 metreye pas atamazlar. Neyse konudan uzaklaşmadan Mansur Yavaş'a geri dönelim. Mansur Yavaş, 18 Nisan 1999 seçimlerinde %51 oy oranıyla 8,500 oy alarak Beypazarı Belediye Başkanı oldu. Tarihî Beypazarı konaklarının restorasyonu ve binlerce yıllık Beypazarı tarihini koruma çalışmalarıyla "2001 Yılının En İyi Yerel Yöneticisi", Türk Dil Kurumu tarafından Türkçenin korunması nedeniyle verilen onur ödülü, doğa savaşçılarının "Çevre Ödülü" gibi ödülleri aldı. 24 Eylül 2004 tarihinde TÜSİAV tarafından "Yılın Belediye Başkanı" seçildi.
18 Nisan 2004 yılında %55 oy oranı ve 11 bin oy alarak yeniden Belediye Başkanı seçilen Mansur Yavaş, 29 Mart 2009 tarihinde yapılan yerel seçimlerde Milliyetçi Hareket Partisi'nden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday oldu. Ancak %27 oy alarak rakipleri İbrahim Melih Gökçek ve Murat Karayalçın'ın ardından üçüncü sırada seçimi tamamladı. Mansur Yavaş MHP'den Ankara'da %27 oy oranı ile 656.895 oy aldı. CHP'den Murat Karayalçın %32 oy oranı ile 769.299 ve seçimi kazanan Melih Gökçek %38 oy oranı ile 939.365 oy alarak seçimi kazandı.
Bu rakamların gösterdiği sonuç ise Ankara'da bu 3 partinin aşağı yukarı benzer oy oranlara sahip olduğudur. Mansur Yavaş'ın aldığı oy oranı ise partisinin genel oy oranının iki katından fazla olduğu için bence başarısı büyüktür. CHP'ye geçmesi konusu ise bir seçim stratejisidir. Mansur Yavaş açısından daha güçlü bir partiden aday olmanın avantajını kullanmak istemesi normaldir. CHP açısından ise mevcut adaylar içinde en güçlü ismin Mansur Yavaş olması ve sağcı kesiminde oyunun alınması açısından yapılmış bir hamledir. Bu hamlenin olumsuz sonuçları ise CHP'nin kendi tabanının sağcı bir adayın olmasından rahatsız olması ve Mansur Yavaş'ın geçmişte söylediği bazı sözlerden rahatsızlık duyulması. Mhp'nin ise Mansur Yavaş'ın kendi partilerini sattığını düşünmesidir. İki tarafın görüşüne de katılmadığımı söylemek isterim. CHP açısından düşünürsek seçimi kazanmak istiyorsanız doğru adaylar bulmak zorundasınız ve 2 tane doğru adayınız var. İstanbul ve Ankara'yı geri almak istiyorsanız belediye başkanlarınızın ve partinizin arkasında durmalısınız. Doğru aday mı sorusunun da cevabı basittir. Yapılan tüm anketlere bakın zaten bu isimlerin ön planda olduğunu göreceksiniz. Bu yüzdendir ki Chp bu isimleri aslında partiye davet etmedi bu isimleri halk istedi ve bunun önünde kimse duramaz. Eğer bu birlik ve bütünlük gene sağlanmaz ise Hırsızların İktidarını senelerce izlemeye devam edersiniz. MHP açısından ise kardeşim madem bu kadar değerliydi bu adam neden bir kez daha aday göstermediniz ? Neden adamınızın arkasında durmadınız ?
Sonuç olarak şunu söylemek isterim ki eğer Ankara'da Melih Gökçek'i göndermek istiyorsanız hakça kardeşçe ve şeffaf bir belediye istiyorsanız muhalefet partilerinin ortak hareket etmesinden yanayım. Sağcı solcu muhabbetlerini geçiniz artık doğru adamı bulduğunuz zaman arkasında durun. Ankara'yı hakkettiği konuma getirmenin ve isminin bir marka olması için çaba gösterecek bir ekibe güvenin ve oyunuzu verin...

7 Ocak 2014 Salı

AKP Karasu Belediye Başkan Aday Adaylarını Tanıyalım

Rüzgar nereden eserse oraya yelken açan, otobüs otobüs seçmen ithal eden Mehmet İspiroğlu, 
Karasu Belediyesini borç batağına saplayan devrik başkan Ahmet Genç,
Fizik öğretmenliğinden inanılmaz yükselişine devam eden Mehmet Çalık, 
5 sene içinde önce Akp'den ilce başkanlığı sonra Refah'dan belediye baskanligi sonra Has Parti'den milletvekilliği adayı olup beceremeyen en sonda çemberi tamamlayıp tekrar Akp'den şansını deneyen Recep Özdemir,
 İktidara muhalefet partilerinden daha cok kufur eden Refah Partisinin, eski milletvekili Nezir Aydın,
 250 senedir şansını denemediği parti kalmayan, belediye baskani adayi olmayi meslek edinmiş Av. Bekir Sarıoğlu,
 Avukatlikdan Belediye Baskani olmayi hayal eden 464378. kisi Av. Kasım Yavuzyiğit,
 Akkum Muhtarı Mustafa Sür buda Ahmet Genç'e özenmiş olmalı,
 Eczaneci Samet Altuntaş ve gene eczaneci Yakup Altıntaş ki sanıyorum avukatlar ve eczacıların bu hevesleri belli bir gelirin üzerinde paraları olduğu için bâri bu parayı siyasete harcıyayım duşuncesi. 
 İl Genel eski Meclis Üyesi Tacettin Öztürk pek tanımadığım için yorum yapamıyorum.

          Bunlar benim bildiğim 11 aday adayı dahası da varsa artık siz düşünün. Bunlardan 3 tanesi geçen dönem başka partilerden aday olmuş kişiler yani CHP, MHP ve Refah Partisinin belediye başkan adayları şuan aynı çatı altında, bir tanesi önceki dönem belediye başkanı, ilginç şimdi hepsi aynı partiden aday olma gayretinde. Sanırım 100 milyar dolar vurgunu duyan bize de 3-5 bir şey düşer mi diyen koşmuş. İlçemize hayırlısı olmasını ve " Her halk hak ettiği gibi yönetilir." diyerek sözlerimi tamamlıyorum.

4 Ocak 2014 Cumartesi

Cumhurbaşkanı' nın Görev ve Sorumlulukları

Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni gerektiğinde toplantıya çağırmak,
Yasaları yayımlamak,
Yasaları yeniden görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri göndermek,
Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak,
Yasaların, kanun hükmündeki kararnamelerin,Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün, tümünün ya da belirli kurallarının Anayasa'ya biçim ya da esas yönünden aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek.
Gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu'na Başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu'nu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanlığını temsil etmek
Devlet Denetleme Kurulu'nun üyelerini ve Başkanını atamak,
Devlet Denetleme Kurulu'na inceleme, araştırma ve denetleme yaptırmak,

Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.
Cumhurbaşkanı'nın resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz.

Şimdi sorarım: Reis-i Cumhurumuz Abdullah Gül'ün bu yetkilerden kaç tanesini kullandığını gördünüz ?

2 Ocak 2014 Perşembe

Gerçekleri Görmeniz İçin Başbakanın Daha Ne Yapması Gerekiyor ?

          2003-2013 arasında bu hükümetlerin kullandığı kaynak, 133 milyar dolar iç borç kullandılar, 2013’ün ilk 6 ayı için, 238 milyar dolar dış borç kullandılar, 2013’ün ilk 6 ayı için, 50,5 milyar lira özelleştirme yaptılar, 2013’ün Kasım ayı itibariyle, 1 trilyon 257 milyar dolar vergi topladılar, Ekim 2013 itibariyle. Toplam 1 trilyon 678 milyar kaynak kullanıldı, 4,8 büyümek için” 
 ----Hiç kimsede siz bu paraları ne yaptınız demedi.---

          TBMM'ye gönderilmek üzere Sayıştay tarafından 132 rapor düzenlendi. Birisi bile Meclis'e gelmedi. 
---- Bir Akpli'de çıkıp ya bu işte bir yanlışlık var hükümeti denetleyen bir devlet kurumunun 

raporları nasıl  gelmez demedi-----

   
21. Yüzyılın Türkiye'sine saman ithal ettiniz. Kurban Bayramı öncesi kurbanlık ithal ettiniz.  

---- Bir kişide çıkıp tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye'nin nasıl bu hale geldiğini 

sorgulamadı.-----


Yırtık ayakkabı ile siyasete girdim' diyordu. Şimdi dünyanın en zengin başbakanlarından birisi oldu. 

Oğlucuğu yavrucağı 5 tane gemicik aldı.

--- Ben şimdi koskoca başbakana çaldın hırsızlık yaparak

aldın  diyemem büyük ihtimalle Kamer Genç'in dediği gibi Emine'nin bileziklerini bozdurarak

almışlardır.-----


Türkiye'de vatandaşın borcu giderek arttı, 2002 yılında bankalara olan borcun 6.6 milyar lira,

2013 yılı Ekim ayında ise bu borç 322 milyar liraya çıktı.

---- Harcamasaydınız kardeşim dediniz haklısınız borç yiğidin kamçısıdır sizde bu mantıkla devleti

borçlandırdınız.-----



Adalet Bakanlığı verilerine göre ekonomik krizin ardından 2002 yılında icra dosyası sayısının 8 milyon 

266 bin olduğunu, 2012 sonunda ise bu rakamın 21 milyon 6 bine çıktığı görülmektedir. 

---- İcralık oluncaya kadar neredeydiniz durumu o raddeye neden getirdiniz dediniz haklısınız suç

vatandaş da.----



Japonya'nın milli gelirinin Türkiye'nin 7,5 katı olduğunu, ama Türkiye'nin dolar milyarderi sayısının ise bu 

ülkenin iki katı nasıl olduğunu düşünmüştüm.

----- Neyse ki son yolsuzluk operasyonunda Türkiye'de nasıl milyarder olunduğunu gördük.---



Gezi Parkı Eylemlerinde bu ülkenin genç evlatları sokağa çıktı ve mizahla şiddet dışı eylemlerle derdini 

anlatmaya çalıştı. Bunun için çapulcu oldular, terörist oldular, ötekileştirildiler. Gezi Parkı eylemleri sırasında 

Polis 6 genci öldürdü bunun için Kahraman Polis oldular.

Sınırdan gelen teröristleri davulla zurnayla karşıladılar. Seyyar mahkeme kurup alayını serbest bıraktılar.

---- Bu olay bir tane bile Akplinin kanına nedense dokunmadı. Mısır'a ağladınız, Myanmar'a

zırladınız, Filistin'e üzüldünüz de bir tek kendi vatandaşlarınıza kendi şehitlerinize üzülmediniz.---


Sayın Başbakanımız terör örgütüyle görüşen " Şerefsizdir" dedi. Sonra devlet zaten görüşüyordu dedi. Daha

sonra ise kaç zamandır görüştüklerini ifade etti.

--- Evet sayın Başbakanım uzun zamandır ilk defa sizin bir cümlenize katılıyorum. ----



Derin devlet var dediniz Akpli olmayan herkesi ya Ergenekondan ya Balyoz'dan içeri attınız. Ama cemaate 

dokunmadınız. Şimdi cemaatle ters düşünce devlet içinde paralel devlet var diyorsunuz be kardeşim şimdi 

soruyorum Polis teşkilatında Fem Dershaneleri çıkışlı kaç kişi var ? Emniyet ve Adalet kanadının % kaçı 

cemaatin elinde ? Sizin milletvekillerinizden kaçı cemaat kontenjanından vekil oldu ? Kaç tane cemaatçi 

Belediye Başkanınız var ? Bülent Arınç düzenli olarak Amerika'ya gidip Fettullah'dan emir almıyor muydu ?

---Şimdi çıkıp bu olanlar yeni olmuş gibi yapmayın kendinizi çok küçük düşürüyorsunuz.---



28 Şubat'ın bir hesaplaşması olacak demiştiniz gerçekten de sözünüzün eriymişsiniz. Adı geçen geçmeyen er,

komutan dinlemeden kodese tıktınız. Bu ülkenin Genel Kurmay Başkanı terör örgütü kurmak suçundan

müebbet hapis cezası aldı. Daha aşağılayıcı bir suçlama olabilir mi bir asker için?

--- Afyon'da cephanemizi patlattılar. Akpli Genel Kurmay Başkanımız Nejdet Özel gidip valilik de 

sucuk yedi afiyet olsun.----


Andımızı kaldırdılar, Milli Bayramları yasakladılar, Cumhuriyet Bayramını kutlamak isteyen insanları polisle 

tomayla uzaklaştırdılar, şiddet uyguladılar. Ama Diyarbakır'da Nevruz kutlamalarını Pkk mitingine çevirdiler

apo posteri açtılar, pkk bayrakları açtılar sesiniz çıkmadı.

---- Bunları mideniz kaldırdı, haşmetlim yaptıysa doğrudur dediniz. Yapılanları hazmettiniz.----


Muharrem İnce, "Başbakanınız her kürsüye çıktığında bağırıyor, 'Yol yaptık.' diyor. 'Deprem vergilerini ne yaptın?' diyoruz, 'Yol yaptık.' diyor. 'Milyonlarca dolar borç aldın, ne yaptın?' diyoruz, 'Yol yaptık.' diyor. '50 milyar dolar özelleştirme yaptın, nerede paralar?' diyoruz, 'Yol yaptık.' diyor. Meğer siz sadece kara yolu yapmamışsınız, meğer siz ne yollar biliyormuşsunuz! Sayıştaya yol yapmışsınız, devletin hazinesine yol yapmışsınız, TOKİ'ye, vatandaşın elektrik parasına, sağlık parasına, Maliyenin vergisine, halkın sağlığına ne yollar yapmışsınız da bizim haberimiz yokmuş!"  dedi. 
--- Bunlara ekleyecek herhangi bir yorumum yok zaten Sayın İnce söylemiş her şeyi.---

Cumhuriyet Tarihinin en büyük Yolsuzluk ve Rüşvet Davasına karışmışsınız. Bakanlar, bakan çocukları hatta başbakan çocuğu, iş adamları say say bitmiyor. 100 milyar dolar voli vurmuşsunuz ve hala utanmadan o koltuk da oturuyorsunuz bu yüzsüzlüğünüze diyecek bir şey bulamıyorum.

---- Bu olay karşısında Başbakana sahip çıkan halkımı da selamlıyorum büyüksünüz daha fazla çalsın diye eylemler yapmalısınız bence bak bu fikri değerlendirin.----


11 yıl boyunca bir tane bile fabrika kurmayacaksın. Euro 3 lirayı dolar ise 2 lirayı aşacak. Ne kadar fabrika,

liman, tesis, toprak, arsa, orman varsa satacaksın. Bu ülkeye 

samanı, ineği bile ithal edeceksin sonra bana

ekonomiden bahsedeceksin. 
----Üretime ve ihracata dayalı olmayan hiçbir ekonominin devamlı büyüyemeyeceği ortadadır.---