5 Şubat 2014 Çarşamba

Akp'nin Başarıları

     En çok eleştiri aldığım noktalardan biri sadece Akp'yi eleştirdiğim yönündede. Bunlar için diyeceğim şeyler önceki yayınlarıma bakarlarsa Chp, Mhp ve Bdp'yi de nasıl eleştirdiğimi göreceklerdir. Haklı oldukları nokta şudur en fazla Akp'yi eleştirdim bunun sebebi de iktidar olmalıdır. Yarın iktidar değiştiğinde benim eleştirilerim de o yönde değişecektir. Çünkü icraatı yapan yada yapamayan iktidardır yani doğal olarak da hedef konumunda olan iktidar partisidir.
       Eleştirildiğim bir başka konu ise Akp'nin her yaptığı iş mi kötü yönündeki söylemlerdir. Tabi ki her yaptığı iş yanlış değil fakat eğer oranlamam gerekirse 10'da 2 doğru yapıyorlarsa bu benim için başarısızlık, beceriksizlik ve hayal kırıklığıdır. Bunu da elimden geldiğince yazıyorum anlatıyorum. Başarısızlıklarını zaten onlarca yazımda paylaştım. Akp'nin başarısına gelirsek ise halkı ikna gücü yüksek bir lidere sahip olmaları. Bugün başka biri başbakanken davulla zurnayla sınırda terörist karşılansa ve bunları da seyyar bir mahkeme kurup serbest bıraktırsa çok büyük ihtimalle vatan haini ilan edilirdi. Yada kendi genelkurmay başkanını terör örgütü kurmaktan mübbet hapse mahkum ettirirken kendi oğlunu gözaltına bile aldırtmıyorsa ve bunun için 104 polisi , 7 Emniyet müdürünü, 13 Emniyet müdür yardımcısnıı, 76’sı şube müdürünü ve 14’ü daire başkanı görevden alırken halkın buna sesi çıkmıyorsa bir liderin etkisinden söz etmek gerekir. Keriz Feneri Yolsuzluk 

Davasından hiç bir yara almadan kurtulduktan sonra şimdi de işleri büyütüp 100 milyar dolarlık rüşvet ve 

yolsuzluk davasından sadece 4 bakanını feda ederek kurtuldu. Bu paranın büyüklüğünü şöyle ifade edebiliriz 

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 2014 bütçesinin yarısı kadar bu para. Sanırım bunu en büyük başarılarından 

biri sayabiliriz. Bunun dışında Cumhurbaşkanını ve Genel kurmay başkanını %100 kendine bağlı insanlardan 

oluşturarak o makamlarında etkisini minimuma çekerek kendi gücüne güç kattı. Yargı, medya, yasama ve

 yürütme,spor adamın iki dudağı arasına bakıyor. Bunlar kolay işler gibi gözükür ama tek partili dönemde 

bile böyle bir başarıya imza atan yoktur. Katılmadığım noktalar ise sağlık ve ekonomi konularıdır. Sağlık 

sektörünün düzelmesinin Akp ile herhangi bir ilgisi yoktur. Eskiden saatlerce sıra beklerdik şimdi 

beklemiyoruz komik bir cevaptır. Bunun bunlarla değil teknolojinin gelişmesiyle alakası vardır. Sağlık sektörü 

teknolojinin gelişmesiyle düzelmiştir. Şuan bankalarda, Ptt de vs. yerlerde de artık eskisi kadar sıra 

beklemiyoruz o zaman burdan şöyle sonuç çıkarabiliriz bu sektörleride Akp düzeltti :) Ekonomiye gelirsek 

ise şimdi çok ağır eleştirmek istemiyorum çünkü bu yazıyı Akp'yi olumlu yönde eleştirmek için yazdım. Ama 

sadece şunu söyleyebilirm 2001 den bu yana tüm ürünlerin fiyatına, benzine , suya, doğal gaza bunların 

haricinde Euro ve Dolardaki artışlara bakarak ve artık samanı bile ithal eder duruma geldiğimizi düşünerek 

ne halde olduğumuzu anlayabilirsiniz.

     Akp'nin en büyük başarısı ise öyle yada böyle istikrarlı bir şekilde seçim kazanmasıdır. Beğenirsiniz yada beğenmezsiniz oy verirsiniz yada vermezsiniz kabul edilmesi gereken şey Akp'nin insanları etkileme yeteneğidir. 2002'de bütün medyanın karşı olmasına rağmen televizyonlar, gazeteler Akp aleyhinde yayın yaparken %34 oy oranı ile iktidar oldular.2004 yerel seçimlerinde %41, 2007 genel seçimleri öncesi bütün anketlerde Akp'nin oyu %30 civarında seyrederken  birden bir E-Muhtıra olayı patladı ve %46 oranı aldı, 2009 yerel seçimlerinde %38,  2010 referandumunda da bir devrimci mektubu bir ülkücü mektubu okuyup ağladıktan sonra alakalı alakasız bütün maddelerin bir arada olduğu bir anayasa paketini %57 oy oranı ile evet dedirttirmeyi başardı ve 2011 genel seçimleri öncesinde ise tesadüftür iktidar alternatifi olabilecek iki partinin de kaset skandalları ortaya çıktı ve Akp bu seçimden %49 oy oranı ile iktidar da kalmaya devam etti. Bunun dışında her seçimden önce televizyonda ağlamalar ve bana suikast düzenleyecekler söylemleride bir başka seçim çalışmalarıdır ve başarılı olmuştur. Bu sene yaşanan Rabia olayı da seçim stratejisinin değişmediğini göstermektedir.
        Akp cumhuriyet tarihinin arka arkaya seçim kazanma başarısı yönünden en başarılı partisidir. Recep Tayyip Erdoğan halen daha en beğenilen lider tiplemesidir. Kadrolaşma yönünden Akp tartışmasız lider konumundadır. Saygılarımla...


3 Şubat 2014 Pazartesi

Ali İsmail Korkmaz Anısına

Vietnam kasabı olarak bilinen Robert William Komer Ankara'ya büyükelçi olarak atanmıştı. Kasım 1968'de Türkiye'ye geldiğinde de yoğun protestolarla karşılandı. Odtülü öğrenciler de çeşitli yayın organları aracılığıyla Komer'in Türkiye'ye gelmesine karşı şiddetle karşı çıkmaktaydılar.

Komer'in Ankara'ya gelişi de 1000 kadar öğrencinin katılımıyla ankara Esenboğa Havalimanında da protesto edilince Komer Esenboğa'ya inemedi.

Bir süre sonra Komer odtü'ye gelmek istediğini belirtti. Rektör Kemal Kurdaş bir süre oyalamasına rağmen, Komer'i 3. kez reddedemedi ve Odtü'ye davet etti.

Komer, 1969 model Cadillac marka siyah renkli makam otomobiliyle 6 ocak 1969 günü saat 12:30’da Odtü’ye geldi. Haberi alan öğrenciler rektörlük önünde toplandılar. İlk önce arabasını kaçırıp Abd buyuk elcisini yaya bırakıp rezil etmek istiyorlardı fakat şoförün anahtarı yanına alıp kaçmasıyla öğrenciler Komer’in arabasını ters çevirip ateşe verdiler. Bunun bir sebebi de Komer'in bu okulun parasını biz verdik seklindeki konuşmalarıydı.

Gel gelelim bu olayın bir karşılığı olmalıydı. Türkiye Cadillac'ın parasını son kuruşuna kadar ödedi ve Türkiye, Abd'den özür diledi. Bu olayın maddi kısmı ödenmişti fakat bir de manevi tahsilatı vardı. O arabayı yakan çocuklardan 2 tanesini astılar bu memlekette. 2 tanesini jandarma öldürdü. 3 tanesini polis öldürdü. 50 küsür tanesini de hapse tıktılar.

Bu olayı neden anlattığımı sanırım anlamışsınızdır. Zihniyet 40 sene öncede aynıydı şimdi de aynı. Birileri bu ülkeninin kanını içerken, malını toprağını çalarken onlara hiç bişe olmaz sadece buna karşı bayrak açan gençler ölür. Ali İsmail Korkmaz'ı polis öldürmüştür emri de başbakandan almıştır !


1 Şubat 2014 Cumartesi

Uğur Mumcu Sözleri

Hiçbir düşünce alternatifsiz değildir. Her düşüncenin ve her uygulamanın karşı seçeneği vardır. Siyasal iktidara alternatif aramayan toplum kendini “totaliter” düşünceye teslim eder. Demokratik toplum, alternatif arayan toplumdur.

Bir kişiye yapılan haksızlık,

bütün topluma karşı
işlenmiş bir suçtur
bu bilinci paylaşmak ve
bu sorumluluğu yerleştirmek
zorundayız
Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci,
özgürlüğün de,
demokrasinin de
tek güvencesidir
Bu güvence sağlanmadıkça,
demokrasinin temeline
tek bir taş bile konmuş olamaz
Unutmayalım ki "cesur bir kez,
korkak bin kez ölür".
Önemli olan,
insanın böyle bir toplumda
"mezar taşı" gibi
suskunluk simgesi
olmamasıdır.

Sürekli güçlünün yanında yer almak adamı yalaka,dalkavuk yapar. Çünkü güç dengeleri sürekli değişir.


Bir kişiye yapılan haksızlığı her insan yüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütün ağırlığınca. Bu sorumluluk bilinci kurulmamışsa her yeni haksızlık bir “kader” gibi benimsenir bütün toplumda. Oysa ne yoksulluk ne de haksızlık “kader” değildir. Yoksulluğun ve haksızlığın nedenleri vardır. Bunları birer birer saptayıp toplumun önünde haykırmak gerekiyor.


İnsanlara can güvenliği sağlayamamış bir düzene hukuk devleti denilemez. Devrimcilerin faili meçhul cinayetlere kurban gittiği bir düzene demokrasi denilemez. Yolsuzlukların devlet yetkililerini sardığı bir düzene Anayasa düzeni denilemez. Bu, katiller demokrasisidir. Bu, hırsızlar düzenidir.


Türk vatandaşı; İsviçre hukukuna göre evlenen, Alman Ceza Usulü'ne göre yargılanan, İtalyan Ceza Kanunu ile cezalandırılan ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.


Her kim ki din sömürüsünü kullanır, bir süre yararlı olur belki, ama sonunda mutlaka seçim sandığında yenilgiye uğrar. Halk, din sömürüsünü affetmiyor. Bu son derece önemli bir sonuç, olgu ve gerçektir.


Ellerini kana bulayanlar, içlerindeki korkularını mezar taşlarıyla yaşayanlar, aynı adaletsizliğin ve aynı suçun ortaklarıdır hep birlikte. Gözlerin açıksa göreceksin. Kulağın sağır değilse duyacaksın. Ellerin kesik değilse uzanacaksın.


Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar...


Abdi İpekçi bir basın şehidi olarak ölümsüzlüğe doğru uğurlanıyor. Çağımızda kahramanlar, kılıçlarıyla değil, kalemleriyle yüceleşiyor. Abdi İpekçi için akan gözyaşlarının yüreklerdeki kin tohumlarını kurutmasını diliyorum. Biz yazarlar, böyle günlerde, kalemlerimizden dökülen gözyaşlarımızı satırlarımızın arasına saklamak, acılarımızı gizlemek zorundayız. Bu günleri, acılarla, kan ve gözyaşıyla yaşıyoruz. Yarınların özgürce yaşanması için… “Abdi İpekçi niçin öldü?” diye sormayın. Yarınlar için, yarınların özgürce yaşanması için öldü.










2014 Yerel Seçimleri ve Karasu

2009 yerel seçimleri oy oranları 4. sırada Saadet Partisinden Recep Özdemir %9.8 oy oranı ile 1739 oy aldı, 3. sırada CHP'den Bekir Sarıoğlu %17,8 oy oranı ile 3132 oy aldı, 2. sırada AKP'den Ahmet Genç %31,1 oy oranı ile 5518 oy aldı ve MHP'den seçimi kazanan Mehmet İspiroğlu %39,8 oy oranı ile 7061 oy almıştır.
Geriye doğru gittiğimizde en son MHP ondan once iki dönem AKP ondan önce ANAP ve ondan önce iki dönem SHP. Dahada geriye gitmeye gerek yok. Burdan çıkaracağımız sonuç beldemizin herhangi bir siyasi eğilimi yada partizanlığı olmadığıdır. Bu kadar çok belediye başkanı gelip gitmiş başka partiler seçilmiş,, bundan edindiğimiz çıkarım bu ilçenin kişiye oy verdiği yönünde. Demek ki siyasi partiler bu ilçede doğru adamı bulduğu an seçimi kazanabilir. Bu çok net bir şey. Peki doğru aday nasıl bulunur ? Eğer aday çıkmasını beklersen iş şansa kalır. Eğer birden cok aday cikarsa en verimli yontem ön seçimdir. Aday çıkmasını beklemeden güçlü isimlere teklif götürülmesi de bir baska etkili yoldur. Akp'de zaten bir sıkıntı yoktu çünkü fazlasıyla aday vardı, ön secime de gerek yok cunku parti Biat Yontemi ile yonetildigi icin on secim ihtiyaci yok. CHP'de tek aday vardı gene iddasız ve yanlış bir secim stratejisi fakat genede vicdanim rahat etmez oyumu verirdim. Ve benimde merak ettiğim MHP'nin ne yapacağı. Recep Ali Küçük aday oldu ne alır ne yapar bilemiyorum ama son seçimi kazanan MHP'nin ne kadar oy alacağı merak konusu. Son seçimde tüm kesimlerden 7000 civarı oy alan İspiroğlu'ndan sonra onun ne kadar bir kesimi Akp'ye taşıyacağı merak konusu.
Nacizane benim fikrim gene Akp'ye karşı muhalefet partilerinin ortak bir aday çıkarması yönündeydi. Nasıl gecen seçimde resmi olmasa da İspiroglu uzerinde birlesildiyse bu secimde birinin uzerinde birlesilmesi gerekirdi. Şayet bu yapılmazsa güzel ilçem gene Hırsızların, Vurguncuların partisine altın tepsiyle hediye edilecektir. Borç batagındaki Karasu Belediyesi iktidar partisinin gücüyle tekrar tekrar borçlandirilacak ve bunların tamamı ülke tarihinden silindiği zaman gelen yeni yönetimlere nasıl borç batağı kalacaksa belediyeler de aynı durumda olacaktır.

Ankara için Doğru İsim Mansur Yavaş mı ?

Yerel yönetimler için siyaset 2. plandadır. Ön planda olan kişilerdir. O yüzdendir ki belediyeler sık sık el değiştirir, partiler değişir, belediye başkanları değişir. Bu da demek oluyor ki doğru kişiyi aday yaparsan hangi parti olursan ol seçim kazanabilirsin. Bunu çok kolay şekilde doğrulayabilirsiniz yaşadığınız yerin belediyesinin tarihine bakın kaç kez değiştiğini göreceksiniz.
Kişilerin parti değiştirmesini ise çoğu kez doğru bulmam. Parti değiştiren insanların da en azından işe yarar, yetenekli ve becerikli insanlar olmasını beklerim. Mansur Yavaş için sanırım bu dediklerim geçerli. Mhp'den Beypazarı Belediye Başkanlığından beri ismini duyduğumuz bir isimdi. Bir ilçenin belediye başkanının ismini çok sık duyuyorsanız ki bu aynı şekilde Şişli Belediye Başkanıyken Mustafa Sarıgül için de geçerliydi bu adamlar başarılı demektir. Neden Kadir Topbaş'ın değil de Sarıgül yada neden hiçbir projesiyle değil de sadece abuk sabuk şeyler söylediği zaman Melih Gökçek'in adını duyarken Ankara'nın küçük bir ilçesi olan Beypazarı Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın adını duyuyorduk ? Bu bize şu gerçeği gösteriyor bu adamların bu işe yeteneği var. Ben hayatın her evresinde ve her kademesinde bir işe insanın yeteneği varsa ancak başarılı olabileceğini düşünen biriyim. Yani bu okul hayatımda da iş hayatında da geçerli benim için tabiki çalışmak önemli ama yetenek olmazsa başarı olmuyor. Bu iş futbolda da geçerli. Çok çalışıyor çok koşuyor diye futbolcu olanlar var gel gelelim 20 metreye pas atamazlar. Neyse konudan uzaklaşmadan Mansur Yavaş'a geri dönelim. Mansur Yavaş, 18 Nisan 1999 seçimlerinde %51 oy oranıyla 8,500 oy alarak Beypazarı Belediye Başkanı oldu. Tarihî Beypazarı konaklarının restorasyonu ve binlerce yıllık Beypazarı tarihini koruma çalışmalarıyla "2001 Yılının En İyi Yerel Yöneticisi", Türk Dil Kurumu tarafından Türkçenin korunması nedeniyle verilen onur ödülü, doğa savaşçılarının "Çevre Ödülü" gibi ödülleri aldı. 24 Eylül 2004 tarihinde TÜSİAV tarafından "Yılın Belediye Başkanı" seçildi.
18 Nisan 2004 yılında %55 oy oranı ve 11 bin oy alarak yeniden Belediye Başkanı seçilen Mansur Yavaş, 29 Mart 2009 tarihinde yapılan yerel seçimlerde Milliyetçi Hareket Partisi'nden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday oldu. Ancak %27 oy alarak rakipleri İbrahim Melih Gökçek ve Murat Karayalçın'ın ardından üçüncü sırada seçimi tamamladı. Mansur Yavaş MHP'den Ankara'da %27 oy oranı ile 656.895 oy aldı. CHP'den Murat Karayalçın %32 oy oranı ile 769.299 ve seçimi kazanan Melih Gökçek %38 oy oranı ile 939.365 oy alarak seçimi kazandı.
Bu rakamların gösterdiği sonuç ise Ankara'da bu 3 partinin aşağı yukarı benzer oy oranlara sahip olduğudur. Mansur Yavaş'ın aldığı oy oranı ise partisinin genel oy oranının iki katından fazla olduğu için bence başarısı büyüktür. CHP'ye geçmesi konusu ise bir seçim stratejisidir. Mansur Yavaş açısından daha güçlü bir partiden aday olmanın avantajını kullanmak istemesi normaldir. CHP açısından ise mevcut adaylar içinde en güçlü ismin Mansur Yavaş olması ve sağcı kesiminde oyunun alınması açısından yapılmış bir hamledir. Bu hamlenin olumsuz sonuçları ise CHP'nin kendi tabanının sağcı bir adayın olmasından rahatsız olması ve Mansur Yavaş'ın geçmişte söylediği bazı sözlerden rahatsızlık duyulması. Mhp'nin ise Mansur Yavaş'ın kendi partilerini sattığını düşünmesidir. İki tarafın görüşüne de katılmadığımı söylemek isterim. CHP açısından düşünürsek seçimi kazanmak istiyorsanız doğru adaylar bulmak zorundasınız ve 2 tane doğru adayınız var. İstanbul ve Ankara'yı geri almak istiyorsanız belediye başkanlarınızın ve partinizin arkasında durmalısınız. Doğru aday mı sorusunun da cevabı basittir. Yapılan tüm anketlere bakın zaten bu isimlerin ön planda olduğunu göreceksiniz. Bu yüzdendir ki Chp bu isimleri aslında partiye davet etmedi bu isimleri halk istedi ve bunun önünde kimse duramaz. Eğer bu birlik ve bütünlük gene sağlanmaz ise Hırsızların İktidarını senelerce izlemeye devam edersiniz. MHP açısından ise kardeşim madem bu kadar değerliydi bu adam neden bir kez daha aday göstermediniz ? Neden adamınızın arkasında durmadınız ?
Sonuç olarak şunu söylemek isterim ki eğer Ankara'da Melih Gökçek'i göndermek istiyorsanız hakça kardeşçe ve şeffaf bir belediye istiyorsanız muhalefet partilerinin ortak hareket etmesinden yanayım. Sağcı solcu muhabbetlerini geçiniz artık doğru adamı bulduğunuz zaman arkasında durun. Ankara'yı hakkettiği konuma getirmenin ve isminin bir marka olması için çaba gösterecek bir ekibe güvenin ve oyunuzu verin...